-
Notifications
You must be signed in to change notification settings - Fork 0
/
Eksi_cleaned.txt
701 lines (701 loc) · 144 KB
/
Eksi_cleaned.txt
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
303
304
305
306
307
308
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
353
354
355
356
357
358
359
360
361
362
363
364
365
366
367
368
369
370
371
372
373
374
375
376
377
378
379
380
381
382
383
384
385
386
387
388
389
390
391
392
393
394
395
396
397
398
399
400
401
402
403
404
405
406
407
408
409
410
411
412
413
414
415
416
417
418
419
420
421
422
423
424
425
426
427
428
429
430
431
432
433
434
435
436
437
438
439
440
441
442
443
444
445
446
447
448
449
450
451
452
453
454
455
456
457
458
459
460
461
462
463
464
465
466
467
468
469
470
471
472
473
474
475
476
477
478
479
480
481
482
483
484
485
486
487
488
489
490
491
492
493
494
495
496
497
498
499
500
501
502
503
504
505
506
507
508
509
510
511
512
513
514
515
516
517
518
519
520
521
522
523
524
525
526
527
528
529
530
531
532
533
534
535
536
537
538
539
540
541
542
543
544
545
546
547
548
549
550
551
552
553
554
555
556
557
558
559
560
561
562
563
564
565
566
567
568
569
570
571
572
573
574
575
576
577
578
579
580
581
582
583
584
585
586
587
588
589
590
591
592
593
594
595
596
597
598
599
600
601
602
603
604
605
606
607
608
609
610
611
612
613
614
615
616
617
618
619
620
621
622
623
624
625
626
627
628
629
630
631
632
633
634
635
636
637
638
639
640
641
642
643
644
645
646
647
648
649
650
651
652
653
654
655
656
657
658
659
660
661
662
663
664
665
666
667
668
669
670
671
672
673
674
675
676
677
678
679
680
681
682
683
684
685
686
687
688
689
690
691
692
693
694
695
696
697
698
699
700
701
pembe götlü ehi ehi diye taşşak geçtiğin finlandiyalılar son savaşlarında sovyet ordusuna 300 binden fazla kayıp verdirmiş bir millet, cehalet ne kötü şey
edit : rezil olması sonrası entryi editleyip fin halkının savaşçılığından vs bahsetmesi de ironik
edit 2: konuştukça batıyor, neyse zırvalamaya devam et meriç,burası kutsal bilgi kaynağı ve sende yeni bir şeyler öğrenmiş oldun
pandemide resmen sican bir basbakan oldu sanna marin. alinan önlemler yetersizdi, bir cok sey icin de gec kalinmisti. oy oranlarini da bu yuzden dusurdu. kocasinin haksiz yere aldigi milyonluk korona desteginin de ustunu örttu, postane yolsuzlugunun da. normal sartlar altinda secime girseydi hicbir zaman basbakan olamazdi. finlandiya bir krizi daha firsata cevirerek dunya genelinde reklamini yapmak icin sanna marin’i o koltuga oturttu.
başbakan tarafından yapılan açıklamaya göre halkın çoğunluğunun nato'ya katılmak istediği ülke.
ukrayna'dan sonra yeni bir kriz patlak verebilir.
"ayy bu kuzey ülkeleri ne güzel yaaa. bi bizim haberlere, yaşanan olaylara bak bi de bunların gündemine, haberlerine. hep güllük gülistanlık, havadan sudan haberler." diye diye bu ülkeye nazar değdirdiniz lan.
beyaz zambaklar ülkesidir.
finler, tarafsız olan ülkelerinin nato’ya katılması yönünde parlamento’nun konuyu ele alması için gerekli olan 50 bin imzayı toplayarak gerekli adımı attı. başbakan sanna marin ve hükümeti ilginç bir hamlede bulunabilir.
finlandiya ıı. dünya savaşı’ndan sonra tarafsız kalmış ülkelerden biri. önce sscb sonra da rus baskısı nedeniyle, halkın da gerekli görmemesi özelinde nato’ya üye olmadılar. bu ülke topraklarının bir bölümü rusya’ya verilmişti.
üst üste 4. kez dünyanın en mutlu ülkesi seçilmiş yer.
dünya mutluluk raporuna göre üst üste 5. kez dünyanın en mutlu ülkesi seçilen ülke.
finlandiya halkının mutluluk sebepleri için demokratik yönetim, insan hakları, sağlık ve eğitim hizmetlerinin bedava yada çok az ücretlerle gerçekleştiğinden bahsedilmiş.
“happiness can be measured,” it continues, adding, “we know a lot about what causes it.”
hükümet ve hükümetin halkla ilişkisi de aşağıdaki paragrafta çok güzel açıklanmış:
ın terms of values, finnish happiness and nordic happiness are connected with trust and freedom. people in finland tend to trust each other, their public officials and their government. this doesn't mean they obey authority unthinkingly – there are disagreements and dissent, but debates play out in an environment of openness and transparency.
fin halkının mutluluğunun hükümete ve kamu görevlilerine karşılıklı güven ilişkisinden beslendiğinden de bahsetmiş. fakat bu durumun hükümete şartsız biat şeklinde değil açıklık ve şeffaflıktan ileri geldiğinden bahsediliyor.
şimdi bunları okuduktan sonra üstteki yazarın yazılarına bakınca şunu görüyoruz. güya rapor hazırlanırken kullanılan kriterler yetersizmiş. daha çok kriter lazımmış. ama daha başka ne eklenebilir bir örnek vermemiş. bir de demiş ki avustralya ve yeni zelanda'da özgürlük yokmuş. kimsenin internete world freedom index yazıp bu ülkelerdeki özgürlük düzeyi ne kadarmış diye bakacağını düşünmüyor heralde.
edit: bilip bilmeden konuşmakla ilgili aklıma gibi'den bir sahne geldi*. yalvaç, yılmaz ve ilkkan ile mahallede gezerken bir dayıya denk geliyorlar. dayı yalvaç'ın atlet ve şortuna dikkat kesiliyor. yalvaç'ın belçika'dan geldiğini öğrenince de oralar çok tutucu yerler, orada böyle gezemezsin diyor*. çok güzel bir toplum gözlemi gerçekten.
yaşadığım 3 sene boyunca sevdiğim ve sevmediğim pek çok yönü üzerine çok düşündüğüm, nihayetinde musluk suyu kalitesinin eşsiz olduğuna kanaat getirdiğim kuzey ülkesi.
bütün dünyayı gezmedim lakin alplerin eteklerindeki zurih, münih gibi şehirlerde musluk suyu içtim, yine kuzeydeki isveç'te, litvanya'da ve estonya'da defalarca musluk suyu içtim fakat finlandiya'daki, daha da özelde tampere'deki kadar lezzetli, yumuşak bir musluk suyu ile karşılaşmadım. bu su ile duş alıyor, yemek/çay/kahve yapıyor olmak gerçekten büyük bir şans, finlandiya'da yaşamanın belki de en güzel yanı.
bu konuda incelenebilecek bir site:
bu linkteki kıyasa göre tampere/finlandiya'da dünyanın en zengin kentlerinden biri olan ve alplerin eteklerine kurulmuş olan zürih'ten bile daha temiz, daha kaliteli musluk suyu akıyor. bunun ne kadar büyük nimet olduğunu insan başka yerlerde sürekli pet şişe su alırken veya damacana basarken anlıyor. finlandiya'da nereye çay içmeye gitseniz bedava musluk suyu içebiliyorsunuz, bu hakikaten şahane bir şey.
evet bence finlandiya'nın en güzel yanı musluk suyu kalitesi.
halkının yüzde 60'ı nato'ya katılmak isteyen ülke.
az önce göç etmek için mülakatından çıktığım ülke.
edit: oturumum onaylandı.
(bkz: )
şeker kız sanna marin "nato ya birkaç hafta içinde başvurabiliriz" demiştir.
yaldır yaldır nato üyeliğine doğru koşmakta. büyük stratejik deha, kesin hesaplamıştır reyiz putin gitti rusya ile tam 1340 km kara sınırı olan finlandiya’yı zorla nato üyesi yaptı diyebiliriz. buyursun şimdi ukrayna’da bi boka yaramadığı görülen kağıttan kaplan ordusu ile finlandiya’ya yürüsün de görelim.
dünyanın en mutlu ülkesi falan değildir. ikliminden ve karanlık aylardan yerli halk da mutsuz olur. bir finli'ye ne kadar mutlu olduklarına gıpta ettiğinizi söylediğinizde, istisnasız, bir de kasım ayında görün bizi derler. büyük ihtimalle o anketlerde sorulan soruların çoğu, refahla ve sosyal devletin hizmetleri ile ilgili.
nüfusunun yüzde 60'ından fazlasının rusya'dan korktuğu ve nato'yu desteklediği belirtilen ülke. kısa süre içinde nato konusunda karara varılması bekleniyor.
sınırımda nato istemiyorum diye paranoya yapıp kuduz köpek gibi komşuna saldırırsan, aynen böyle 80 yıldır nötr kalmış finlandiya'yı bile nato'ya itersin. şimdi putin efendi en önemli şehrim st. petersburg'a 170 km mesafeye nato'yu nasıl getirdim diye kafasını duvarlara vursun.
nato'nun kuzey ucuna 1340 km'lik bir rus sınırı eklenmesinin türkiye üzerindeki rus tehdidini azaltacağını göremeyen gerzeklerin finlandiya'nın nato'ya girmesine karşı olmaları doğal.
yazarımız finlandiya yıllardır pkk lı teröristleri açıktan ve gizlice himaye ediyor derken, rusya ve öncesinde sovyetlerin pkk'ya 1980'lerin başından beridir açık açık silah ve diplomasi desteği verdiğini bilmiyor gibi yazmış.
ayrıca: pkk'yı terör örgütü kabul eden ülke ve kuruluşlar
edit:
85 milyonluk türkiye, 355 bin aktif personeli, 380 bin rezervi olan ordusuna yıllık 20 milyar dolar harcıyormuş.
5.5 milyonluk finlandiya, 21,500 aktif personeli, 900 bin rezervi olan ordusuna yıllık 5.1 milyar euro harcıyorsa bu çok yüksek bir rakamdır. kişi başı savunma harcaması bizim 4.5 katımıza yakın demektir.
ayrıca, bizim tarihimizde onlarca kez savaşıp sadece iki kez karşısında galip gelebildiğimiz rusya'ya karşı tüfekli askerlerle savaşıp, ülkelerini savunmayı başarmış bir halktan bahsediyoruz. neymiş, efendim, kış sayesinde olmuşmuş, bir daha olamazmış. bu aptalları gerisin geri ilkokula yollayıp yeni baştan coğrafya dersi aldırmak lazım.
bu arada, bu yazarın pkk'yı desteklemekten neyi kastettiğini anlayamadım. ne yapmış bu finlandiya? pkk'ya 40 yıl boyunca silah sağlayıp başkentinde temsilcilik açmasına mı izin vermiş? suriye'deki askerlerimizi mi bombalamış? ben hayatımda finli askerleri bir tek kıbrıs'ta gördüm. onda da türk halkını eoka çetecilerine karşı koruyan barış gücünde hizmet veriyorlardı.
bundan 2-3 ay önceye kadar finlandiya halkının %80'ine yakını finlandiya'nın nato'ya girmesini desteklemiyordu. putin sağolsun şimdi halkın 3'te 2'si nato'yu destekliyor. ortamlarda putin derin stratejist dersin kim bilecek. adam bir hamleyle tüm avrupayı kendine düşman yaptı.
yillarca ordularina tek kurus harcamadilar denen ulkenin ortalama yillik askeri harcamasi 5.1 milyar euro. finlandiya'nin olasi bir nato uyeligi tamamen uye ulkelerin kabulu ve gerekli imzalarin atilmasina bagli cunku ordunun envanteri ve askeri egitim doktrinleri nato ile tamamen uyumlu durumda, yillardir da ozel konuk olarak nato'nun bolgedeki butun wargames etkinliklerine katiliyorlar. bircok avrupa ulkesinin aksine hala zorunlu askerlik var, ayrica bizdeki gibi tuvalet temizletilmiyor egitimin backgroundun neyse ona gore egitim aliyorsun, askerlikte takribi iki senede bir de tatbikat benzeri etkinliklere katiliyorsun. adamlarin butun toplumsal ve askeri doktrini olasi bir rus isgaline karsi direnmek uzerine kurulu. ama tabi klavyeyi toynaklarla kullaninca bu bilgilere ulasmak zor olsa gerek.
öğrenci olarak bulunduğum dönemde tampere 'de pkklı kesimin kümelendiği içinde aklınıza gelebilecek her türlü terör dökümanın bulunduğu ve o kesimin uğrak noktası bir kırtasiye vardı.
ülkede zengin ve saygın bir tatar kesim var olmasına karşın ülkemiz lobi konusunda 40 fırın ekmek yemesinin gerekliliğini bir kez daha hissetmiştim.
diğer taraftan türk kökenli biri orada vekillik görevi de üstlenmişti ama kendisinden çok hazzettiğimi söyleyemem.
türkiye destek karşılığı bazı siyasi kazanımlar elde edeceğini umuyorum.
finlandiya guvenlik polis baskani(istihbarat baskani) antti pelttari’nin bugun yaptigi aciklama ile tum vatandaslarin herhangi bir rus tehditine karsi en az 72 saat yetecek kadar su ve gida stogu yapmasini önerdi. ukrayna’da oldugu gibi ilk hedefin altyapi sistemleri (su, elektrik ve telekominikasyon) olabilecegini belirtti.
kaynak:
yeşil ve ormanlık bir ülkedir ve bünyesinde çok sayıda göl ve akarsu barındırır ama yine de düz bir coğrafyaya sahiptir. bu yüzden bir norveç'te, alaska'da veya isviçre'de olduğu gibi dağlar, tepeler, fyord'lar, engebeler filan fazla gözükmez bu ülkede.
gothic metal müzik üretim ülkesidir.
nato üyeliği şimdiden hayırlı olsun dediğim medeni ülke.
iklimi bok gibi olan ülke.
sivrisinekleri bok gibi olan ulke. (bkz: finnish air force)
ayrica esimin ulkesi.
dünyayı üzüntüye boğan aylan bebeğin fotoğrafını paraya bastıran ülke.
nato'ya girerek, rusya'nın askeri yüküne yük katacak olan kuzey ülkesi.
“finlandiya'da yaşıyorum. burada insanların yaşam standartları genel olarak oldukça iyi. yoksul insanlara rastlamak çok zor. alkol veya narkotik madde ya da kumar gibi bağımlılığı olmayan biri kimseye muhtaç olmaz. gerekirse devletten destek alır. buna rağmen ne gıdalar ne de eşyalar mümkün olduğunca israf edilmez.
çok gerekli olmadıkça bir şey satın alınmaz. bir şeye ihtiyaç kalmamışsa ya ihtiyaç duyabilecek birine verilir ya da ikinci el mağazalarında ya da internetten satılır.
mesela çocukları olan bir aile ne kadar varlıklı da olsa ikinci elden kıyafet alır. bir yıl sonra küçülenleri satar ve yeniden ikinci el kiyafet alır. bazen bir şey almayacak olsa bile bit pazarında dolaşmaktan hoşlanır. bu arada fincede kirppu bit, tori ise pazar demek.
aynı bizdeki gibi bitpazarı dedikleri kirpputori'den giyinmek hiç gocunulacak bir şey değildir. aksine sizin sınırsızca tüketim çılgınlığından imtina edecek entellektüel seviyede olduğunuzu ve alçakgönüllülüğünüzü ortaya koyar.
burada gösterişli arabalar ve gösteriş düşkünlüğü yadırganır. belki de soğuk iklim yüzünden gösterişli giyinen birine pek rastlamazsınız. insanlar iklime uygun ve rahat şeyler giyerler.
mesela yazın naylon terlikle gezen insanlar görürsünüz. çünkü naylon terlikle plaja da gidersiniz, alışverişe de, tiyatroya da. kolayca yıkanır, kolayca kurur. kimse sizi yadırgamaz. bir öğretmen de derse terlikle gelebilir hatta terlikleri de çıkarıp yalınayak ders anlatabilir.
ve artık terliklerini kullanmak istemiyorsa çöpe atmaz. 1 euroya satabilir. o bir euroya ihtiyacı olduğundan değil, terliğin ona ihtiyacı olan birini bulması için.
eğer bu terlik kullanılamayacak kadar eskimişse de geri dönüşüme atar ki doğayı kirletmek yerine yeniden bir ihtiyacı karşılayabilecek bir şeye dönüşebilsin.
matematik dünyası dergisinde okuduğum bir şeyi de paylaşıp bitireceğim. bir okur soru köşesine “neden matematikçiler hep eskimiş gömlekler giyerler?” diye bir soru göndermişti. dergi editörü de henüz bitmemiş bir gömleği neden atsınlar ki diye cevap vermişti.
kimin ne diyeceğine takılmayıp üzerinde yaşadığımız gezegene saygı duyarak yaşayalım.
ne kadar az satın alıyorsak o kadar olgunuz. ne kadar az çöp atıyorsak o kadar olgunuz.
emek verilerek üretilmiş her şey değerlidir. 1 lira değer biçilse bile o bir lira değerlidir.”
alıntıdır.
finlandiya parlamentosu ve çocuk hakları ile ilgili yardımcı olabilir misiniz?
ulan bütün ülkece bit pazarından giyinsek ve bütün sene boyunca naylon terlikle gezsek malum binanın bir haftalık israfını karşılayabilir miyiz sence?
türkiye'nin finlandiya olmama sebebi insanların yeni kıyafet ve ayakkabı alması ve de yemekleri çöpe atması mı gerçekten?
mesela bu embesilce yazıyı yazan embesil arkadaş, türk halkıyla fin halkını kıyasladığı bu yazının; türk hükümetleriyle fin hükümetlerini kıyasladığı halini yazabilir mi? en basitinden, "finlandiya'da siyasi parti çalışanları milletin vergileriyle model arabaların içinde uyuşturucu çekmez" diyebilir mi? ya da "geçiş garantili yapılar üzerinden halkın milyonlarca dolar parası yandaş mütolara aktarılmaz" diyebilir mi?
tamam, biz uslu birer çocuk olalım ve olduğumuz köleler gibi yaşayalım. eski kıyafetler giyelim, terlikle gezelim, az yemek yiyelim ve suyu yerlerden yalayarak içelim. yeter ki efendilerimiz mutlu olsun ve sizin gibi katıksız beyinsizler siktir olup gittikleri ülkelerden bize kibir dolu saçma salak sosyal mesajlar yazabilsinler.
nato'ya girmeyi isteyen ülke. rusya eğer böyle birşey olursa açıkça savaş açacağını söyledi. eğer nato'ya girerse finlandiya ve girdikten sonra rusya tarafından işgale uğraması durumunda nato'nun meşhur 5. maddesi işletilirse 3. dünya savaşı çıkabilir. veya sadece rusya-nato savaşı çıkabilir. 3. dünya savaşı çin de dahil olursa çıkar
(bkz: tayvan)
hahaha millet manyak yeminle. alınganlığını taştan çıkarıyor.
adam finlandiya’nin ekonomik durumunu ve kültürünü anlatmis, bizim manyaklar da sen bizi nasil kiyaslarsin diye yardırmış.
olm kimsenin kimseyi kiyasladigi yok.
sadece kuzey ulkelerinde mutevazilik ve israf karşıtlığına dair bir kulturel bilgilendirme var. kimse size israf etmezseniz ulkeniz kurtulur demiyor amk.
gitmeyi istediğim ülkelerden birisidir burası
finlandiya bir çok konuda örnek alacak devlettir. "beyaz zambaklar ülkesinde " adında bir kitap var finlandiyalıların bağımsızlık mücadelesini anlatır. atatürk okulların ders müfredatına konulmasını emretmiştir. o dönem kuranı kerimden sonra en çok okunan kitaptır.
arkadaş nasıl zor günlerden geçiyorsa artık, "hikimitliri di kirşiliştirin" diye çemkirmiş. sevgili dostum, ülkelerdeki hükümetleri babam mi atıyor sence? yani şu bizdeki suçu başkasına atma mantığı yüzünden bir bok olamadık olamayacağız malesef. israf karşıtı sağlam toplumsal bir kültürün olsa bu adamlar bu kadar sene iktidar olamazdı.
sebebini anlamadan terlik, ikinci el kıyafet falan giyerek olmaz yani o iş.
nolu entry üzerinden yazıyorum.
nasıl debeye girdiğini anlamadığım entrydeki halkın minimal falan yaşamayıp şaşalı yaşantılar düğünler 5i bir yerdelerden falan vazgeçmemesi gerektiği fakat her nasılsa sadece yöneticilerin vazgeçmesi gerektiğini ifade eden arkadaşın kafasının basmadığı atasözümüz:
-öyle başa böyle tarak, öyle g*te böyle y*rak
()eski bi yazar olarak şunu demek isterim. siyaset toplumun var ettiği bi oluşum, politikacı da toplumun tepkilerine göre hareket eden kişidir.
finlandiya hükumetleri ve siyasileri mevcut yapılarında çünkü halkı öyle. siyaset risk almaz, akıntı nereden gelirse oradan akar. orda israf olmaz çünkü halkı etmez, burda olur çünkü "helalı hoş olsun" diyenler olduğu sürece. bu kadar basit aslında. oraya da bu halkı al aynı şekilde götür iki yönetim sonra oraya da saray dikerler.
bu "değişim senle başlar kanka" kafasını ben de çok yaşadım. yıllarca daha az alırsam, daha az tüketirsem dünyayı kurtaracağım diye kendimi paraladım . sizi böyle bir yalana inandırıyorlar. yazık. zannediyorsun ki sorun sende. oysa dünyanın çevre sorunun kaynağı endüstriyel atıklardan başlıyor. bana gelene kadar...
şimdi de baktım finlandiya için 2. el kıyafet övgüsü... oyyy. avrupa ülkelerinin handikapını sana yutturmaya çalışıyor kendi öz yurttaşın.
- oysa bu coğrafyada her 10-15 yılda bir arabalar çöp olur. tamir masrafı o kadar yüksek, yeni araba o kadar ulaşılabilirdir ki herkes yeni arabalara biner. eskiler hoppp çöpe (3. dünya ülkeleri var şükür ki). hele şimdi her yer suv dolu. e hani nerde tüketmeyelimdi?
- senin gösteriş olsun diye aldığın ayakkabıyı almaz adam doğru. ama hayat stiline uymuyor kanka. sen 300 liraya 3 tane ayakkabı alırken adam 300 eur'ya alıyor. devamı da var: akıllı telefon, kulaklık, bilgisayar, akıllı saat ve bin bir türlü cihaz o kadar ulaşılabilirdir ki herkeste vardır. ve sürekli yenilenir. evet gösteriş olsun diye değil her zaman ama yenilenir. e hani tüketim yoktu?
- adamın evinde çok eşya yok diye gelir burada hava atarsın ama bi bakarsın her doğa olayına ayrı bahçe aparatı, çim biçme makinası, yaz bisikleti, dağ bisikleti, bahçe botu, doğa botu, kar botu, tekne, boat, bin türlü spor malzemesi, mangalı, bahçe mobilyası vs vs vs vs bak bunların hepsi sürekli kullanılan ürünler değil. tamamen keyif ürünleri.
- markette hazır yemek. her şeyi hazır alırsın. doğranmış patates, rende patates, hazır salatalar, hazırlanıp soslanmış avocadolar, makarnalar vs vs. hepsi paketli, hepsi tüketim. kimse keyfini bozup evde uğraşmaz. e hani tüketim yoktu?
- senin 10 yılda yaptığın seyahati adam 2 senede yapıyor. yazın ayrı geziyor, kışın ayrı geziyor, fink atıyor dünya üzerinde. sen? az seytahat edersen dünyayı kurtaracaktın ama tam öyle olması. az gez biraz. bak zaten ülkeni de batırdın 2 sene önce bi avrupa yaptın diye.
sonra bakarsın adam temiz dünya, temiz çevre, az harcayalım filan diye sana çevrecilik satıyor, başkası geliyor ikinci el kıyafet giyilmediği için türkiye'nin gelişmediğini iddia ediyor.
herkesin birbirinin eskisini giyerek, başkasının çantasını telefonunu kullanarak hayatını devam ettirdiği bir ülkede 2. el pazarı tabii ki olmaz. zaten eş dost arasında gidiyor bunlar, pazara gerek yok. büyük şehirlerde filan belki biraz gider. "doğa çok şey kamka" ayağına ayak üstü astro haritası çıkarıp din taşlarken gidilir, bi tane bitli kazağa yenisi kadar para verilir.
ayrıca teksilin zaten menbaandasın, nereye ikinci el alıyorsun. çarşı pazar ucuz çakma ya da ihraç fazlası dolu. niye ikinci el alasın.
"burada gösterişli arabalar ve gösteriş düşkünlüğü yadırganır. belki de soğuk iklim yüzünden gösterişli giyinen birine pek rastlamazsınız. insanlar iklime uygun ve rahat şeyler giyerler."
finlandiya üzerinden de fakirlik ya da tutumluluk övmek bomboş. çünkü kolay erişebilen hiçbir şey "hava atma" aracı olamıyor. adam macbook air'i taksitle alıyor, maaşının 20'de 30'da biriyle. ps5'i 20-30 euro taksitle satıyorlar. 400 mbps internet ayda 20 euro'ya bulunabiliyor. gayet sağlam bir oyun bilgisayarını marketteki kasiyer para toplayarak 5-6 ayda nakit ile alabilir.
babamı 10 gün gezdirdim bu ülkede. bir tane renault araç görmedim dedi. renault bu ülkede var ama o kadar az ki. sadece helsinki'de ufak tefek araç kullananlar var. tam paket audileri ayda 300-600 euroya leasing ederek kullanabiliyorsun, satın alabiliyorsun. insanlar ihtiyaçları olduğu an düşünmeden alıyorlar. megane hb'den çok audi a3 vardır bu ülkede.
ayrıca bu olaylar muhtemelen sosyal medya öncesi döneme ait. artık herkes ve her millet ilgi orospusuna döndü. kaçarı yok bu işin zaten. amerikanın kovalaklık kültürü az ya çok her yere yayıldı. finler de istiyor öyle büyük evleri olsun, arabaları olsun, gelirleri olsun.
türkiye tarihinin en fakir dönemini yaşıyor. toprağı eşelesen bitki yetişen ülkede millet aç. finlandiya'da insanların paraları değerli, o yüzden biriktirme motivasyonları çok yüksek. burada türkiye'ye göre standardı çok yüksek bir hayat yaşıyor insanlar. acı ama gerçek durum bu.
mesela lapland denilen bölgede geyikler oradaki halkın oluyor. 200 bin tane geyiği yaklaşık 180 bin tane vatandaş sahip. yeri geliyor turizm için, yeri geliyor eti için, yeri geliyor kürkü için hayvanlar kullanılıyor ve oradaki halk bu ticareti döndürüyor.
var mı türkiye'de böyle il/ ilçe? ulan milletin hayvanını otlattığı merayı, ormanı ya sattılar ya ortasına bina diktiler. karadenizde akan derenin suyunu bile vatandaştan aldılar, kaz dağlarının ormanını elin kanadalısı geldi piç etti üç kuruş için? dellendirmeyin insanı ya. aradaki farkı gördükçe hayatı sorguluyorum, katil olasım geliyor. salda gölü, 12 bin yıllık dipsiz göl, yanan ormanlar, piç edilen karadeniz sahili, ortasına toki konutu yapılan trakya meraları, zehir akan ergene nehri...
tutumluluk konusunda son 20 yılda tam bir kıyım yaşandı zaten. tüm bir milletin birikimlerine sata sata müteahhit zengin ettiler, yabancıları semirttiler, hazine borçlarıyla tüm avrupa'nın sigorta şirketlerini zengin ettiler. işgal etmedikleri kalmıştı onu da araplar, afganlar ve pakiler yapıyor. okumuş etmiş düzgün bir iş sahibi olmuş türk insanı 1 çocuk yaparken strese girerken götünde don olmayan arap 5 tane yapmış, sokağa salmış.
türkiye ve türk insanı bir avuç art niyetli yobazın elinde perişan oldu. yoksa bir buz ülkesinden çok daha büyük bir refaha kavuşmak çok olası.
"orada herkes son model arabaya biniyor" diyen kimseyi ciddiye almamaniz gereken ulke. alamadiklarindan degil, almiyorlar.
vay efendim tek basimiza ne yapacagiz endustriyel atiklar diyen ayni kafa greta dunya liderlerine ciddi adim atmalari icin ugrasirken de proje yeeeaa diyordu. sorumluluk almamak icin her turlu ideolojiyi benimsemeye hazirsiniz.
tam bugünkü debe entry’sine güzel güzel döşeyecektim ki (bkz: )(bkz: ) zaten aklı selimler yeterince gömmüşler, bravo çocuklar.
ulan bu bağlantı nasıl görülmez yav? finlandiya halkı böyle bilinçli olduğu için hükümetleri de düzgün zaten. senin ayranı yok içmeye tahterevanla gider sıçmaya modunda gösteriş meraklısı manyak vatandaşların yüzünden birileri sarayda oturup sultanlık yapıyor zaten. teallam yaa..
finlandiya'da eğitim sistemi de aileler de çocuklara iyi ve dürüst olmayı öğütler, onu aşılar. onlara göre hayatta en önemli şey erdemli insan olmaktır.
türkiye'de ise iyi ve dürüst olmak aptallık olarak lanse edilir. kurnazlık, üçkağıtcılık zeka parıltısı gibi kabul edilir. fırsatı varken hak yemeyen kişiye "sen kerizsin" denir. çocuklara hayatta en önemli şeyin para olduğu fikri aşılanır. bugün ülkedeki bütün okullara gidin, öğrenciler size en mutlu olacakları mesleği değil "en çok para kazanacakları" mesleği hedefleri olarak söyler. sonra o insan o işte mutsuz olur, mutsuz olunca etrafındakileri de mutsuz ve huzursuz eder. genelde bizim insanımız bir işte yetersizse etrafına mobbing uygulamaya başlar ve o yüzden herkes mutsuz olur. ayrıca demin bahsettiğim bu "para hayatta en önemli şeydir ve hak yememek kerizliktir" mottosuyla yetişen çocuklar büyüyüp ileride patron olduklarında çalışanlarını "minimum ücrete maksimum şekilde çalıştırma" taktiği uygulayıp maksimum kar elde edip köşeyi dönmeye çalışarak sömürü çarkını oluşturur. böylelikle insanlar yine iş hayatında mutsuz olur.
finlandiya insanının kalkınmasında bir kilometre taşı olan "beyaz zambaklar ülkesinde" kitabında devlet dairelerindeki memurlarına "vatandaşına iyi davranın, onların işlerini yaparken önlerine gereksiz engeller çıkarmayın" diye öğütler. bizde maşallah bugün bir devlet dairesine gidin gördüğünüz kötü muamalenin yanısıra işinizi halledemeyip de dönmek normalleşmiştir. aynı kitap "öğretmenler kendini geliştirsin, idealist olsun, köy köy dolaşıp insanları aydınlatsın, bilinçli hale getirsin" der. bizdeki gibi "oh be istanbul'a atandım, slayttan yarım yamalak ders anlatırım, nasılsa devlet memuruyum, kimse bana bir şey yapamaz" diye işi tembelliğe vurmaz. beyaz zambaklar ülkesi askerlerin birbirlerine kibar ve hoşgörülü davranmasını, kışlada küfür etmemesini, haylazlıktan uzak durmasını ve disiplinli olmasını öğütler. bizde maşallah yani sadece erkeklerin olduğu ortamlarda küfürün haddi hesabı yoktur.
bizim insanımız mahalle baskısını, elalemin kiminle nerede ne yaptığını konuşmayı çok sever. üçüncül kişilerin hakkına saygı duymayan kaba insanlardan oluşur. toplu taşımada seyahat ederken, bir kuyrukta sıra beklerken yaşanan sorunlar buradan baş gösterir. daha nitelikli olmak için değil, daha gösterişli olmak için çaba harcarız. falancadan daha güzel ev, filancadan daha yeni araba, bilmemkimden daha lüks tatil için yaşanır bu topraklarda adeta.
bizim insanımızın en büyük özelliği misafirperverlik filan değildir. daima güçlünün yanında olmak, haksızlığa karşı susmak ve en önemlisi de güce tapmaktır. tüm bu özellikleri adeta bir meziyet haline getiren anadolu halkının suratına tokatı vuran biri vardır mesela. adıyaman'ın inekli köyünde, 20'li yaşlardaki devrimci oğlu sinan cemgil'in cesedi yanında, o sıradan insanlar biraz daha insani şartlarda yaşasınlar diye harcanmış bir gençliğin cesedi önünde, o cesedin katillerinin yanında yani güçlünün yanında yer alan inekli köylülerinin vicdanına tokadı atan o köyde halk ve asker tarafından öldürülen odtü öğrencisi sinan cemgil'in babasıdır mesela.
bu acılı baba oğlunun naaşı başında oğlunun katillerine aynen şunları söylüyor;
"biz varlıklı bir aileden geliyoruz. benim oğlumun hiç bir parasal sorunu yoktu. türkiye'nin en güzel üniversitesine, en yüksek puanı tutturarak girdi. bitirdiğinde de devletin en yüksek kademesine gelebilirdi. ama sizin için öldü, siz daha iyi şartlarda yaşayabilesiniz diye uğraşırken öldü..."
bu halk hala kendisi için uğraşanların değil, gücüyle kendisini sömürenlerin yanında olma hevesinden kurtulamadı, aradan 50 küsür sene geçti, değişen hiç bir şey yok.
bu ülkede idealist insanlar torpille ezilirken, kibar insanlar kabalıkla hayattan soğutulurken, dürüst insanlar aptal damgası yerken finlandiya'dan bahsetmek doğru değildir.
bizim çocuklarımıza aşıladığımız ve aşılamaya devam ettiğimiz para ve güç her şeydir mottosu, kolay yoldan zengin olma tavsiyesi, haksızlıklara karşı susup güçlünün yanında yer alma davranışı, işçilerini sömürüp ciro yapmak gibi durumlar olduğu sürece bizi finlandiya kıyaslamak çok büyük bir yanlıştır.
yonna ile elma isimli kız arkadaşlarımı hatırlıyorum. elmanın türkçede bir meyve adı olduğunu söylediğimde bana inanmamışlardı. ertesi günü fransızca sözlük ile gidip la pomme karşısında elma'yı görünce çok gülmüşlerdi. erik'i de göstermiştim. çok güzel insanlardı.
aga şu dünyanın en sorunsuz coğrafyasında insanların dertsizlikten kafayı yiyip intihar ettiği bu 5 milyonluk köyü gözünüzü seveyim ortadoğu coğrafyasına örnek diye göstermeyin ya. yok bit pazarını sevmezmişiz de finliler hep oradan giyindiği için çok ileriymiş falan filan, bu kadar toplum gerçeklerinden uzak olmayın, bi sokağa çıkın bi halkın arasına karışın. finliler de en az 300 yıldır dünyanın tüm büyük savaşlarının yaşandığı, dört kutsal kitabın da kutsal addettiği bu manyak bir coğrafyada hayatta kalmaya çalışsalardı belki onlar da "mersedesine sokim lanet olsun binsin en azından savaşta değiliz" diye şükredecek noktaya gelirlerdi.
zaten bu zorlu şartlarda 3 kuruş kazanan adamın bebeğine aldığı giysiye de karışmayın. öğrencinin 3-5 kuruş biriktirip özenerek almaya çalıştığı, alıp da 5 sene parçalanana kadar giydiği nike'a laf etmeyin. dünyanın 4 bir yanında milyonlarca insan araba tutkunu, hayatını arabalara bağlıyor, bizimkiler zar zor bi tane araba alınca hemen aaa tüm hayatını arabaya endeksledi. oğlum bu bi tek bizde mi öyle? arattım baktım, finlandiya'da 1000 kişi başına 617 araba düşüyor (bu istatistiğe göre dünyada 4. oluyor), e hani otomobil peşinde koşmak geri kalmak demekti? finlandiyalı kardeşlerimiz de deli gibi otomobil alıyormuş. onlara gelince medeniyet, bize gelince aa araba senin neyine. toplu taşımanın mükemmel ve ideal olduğu bu müthiş ülkede neden dünyada otomobil sahipliği rekoru kırılıyor? hani herkes otobüse biniyordu, bisiklet sürüyordu?
ahlaki konularda da herkes öyle üst perdeden konuşuyor ki sanki tr'de herkes hırsız. ben değilim birader, benim gibi dürüst ve ahlaklı olan da binlerce insan tanıyorum. ama sizin her fırsatta yaşadığı yeri boklamaya çalışma refleksiniz sadece çürük yumurtaları görüyor. dolandırıcılık entrylerinde de hep söylüyorum, acaba neden bu tipler hep size denk geliyor bi düşünün bakalım.
istiyorsunuz ki herkes ot gibi yaşasın, hayatta hiç bi keyfi olmasın. ne olacakmış finli gibi olacakmış. olmasın kardeşim. adamın hayatı ile seninki farklı. bu kadar dünyadan kopuk olmayın ya. para kafecilere gidiyormuş. finlandiya halkı sanki sürekli evde oturup kahve içiyor. valla ben idealistim, kendimi torpille ezdirmedim 15 yıllık kariyerimde kimse de ezemedi. kibar bir insanım, kabalık bana işlemez; dürüstüm hiç bir yerde aptal damgası yemedim bununla da gurur duyarım. ben şöyle demeyi tercih ediyorum, kişiliğiniz zayıfsa, bir duruşunuz yoksa ezilirsiniz, bunun da coğrafyayla alakası yok. bulunduğu yer ve ortama uyum sağlamak duygusal zeka özelliğidir, bunu beceremiyorsanız çuvaldızı kendinize batırmanız lazım.
neyse özet olarak finlandiya tabii ki çok iyi ve gelişmiş bir medeniyettir, türkiye'ye de örnek olabilecek bir çok özelliği ve sistemi elbette ki vardır. onlardan öğrenebileceğimiz şeyler mutlaka mevcuttur. ancak ıvır zıvır genellemelerle "sen nike peşinde koşarken onlar bit pazarından giyiniyor bak gördün mü allahın türkosu" şeklinde hamaset yapmak yerine, mesela finlandiya eğitim sistemi şöyledir, böyledir, bu yüzden faydalıdır gibi entryler yazmak daha verimli olacaktır.
her debeye giren entry'i dogru buldugum baslik. bir birinin zitti seyleri savunan insanlari okuyup dogru lan demek de cok acayip. cok kolay kandirilirim ben kesin.
5.5 milyon nüfusa sahip , dili yazıldığı gibi okunan birçok defa dünyanın en mutlu ülkesi seçilmiş beyaz zambaklar ülkesi.
sakin olun.tamam olay bilinçli insan olmaktan geçiyor.halk da bilinçli olacak.ama siyasiler bunu yapmıyor işte.çünkü toplum bilinçli olursa o toplumu sömüremezsin.mesela şu an iktidarda konumundan memnun muhalefet de memnun.hatta muhaliflik daha kolay.hiç sorumluluğun yok.ülkenin sorunu da kolay kolay bitmez.söyle asistanına atsın ordan iki tiwit tamam işte.bu insanlar neden bilinçli toplum istesin ki.toplum eğitimli bilinçli olursa ortada ne akp kalır ne chp
refahın olmadığı yerde ahlaktan ve güzellikten bahsedemezsiniz. türklerin çoğunun boktan insanlar olmasının (ki buna katılırım) en önemli nedenlerinden birisi refah seviyesinin düşük olmasından ötürüdür.
"finlandiya'da evlerin kapısını kitlemiyoruz"
"finlandiya'da herkes bisikletle işe gidiyor"
"finlandiya'da insanlar bit pazarından giyiniyor"
türkiye'de de işsiz kalana bin küsür euro ver kirasını ödesin sorun yaşamadan, marketten istediği gıdayı alsın kaygısız sorunsuz, türkiye'de de hırsızlık vakası olmaz. türkiye'de de herkes her marka kıyafeti alacak kalibrede olsun, kıyafetin markası şekli şemali önemini kaybeder. türkiye'de de trafik canavarları olmasın, bisiklet yolları olsun türkiye'de millet işe bisikletle gider. sebep sonuç ilişkisini götünden anlamak bu olsa gerek. sonuca bakıp sebep zannediyorsunuz.
hiç bana finlandiya eğitim sistemi de demeyin. nüfus yoğunluğunun, işsizliğin, öğrenci başına düşen bütçe miktarının bu kadar farklı olduğu bir ülkenin eğitim sistemini falan örnek alamaz türkiye manyak olmayın.
finlandiya siki taşağına denk, içine kapanık, soğukta yaşayıp zor şartlara ayak uydurmuş insanların yaşadığı ufak bir ülke. kimse gelip salça olmadığı için son 60 senedir kalkına kalkına bu hale gelmiş vaziyette. türkiye ise her fırsatta geriye gitmiş, ekonomisi sürekli hastalıklı olan, kültürel sorunlar yaşayan, halkı sürekli bölünme eğiliminde olan, son 60 senesi ortadoğu bataklığında patinaj çekmekle geçmiş yorgun ve yaralı bir milletin ülkesi.
türkiye'de yaşadığınız sorunlar ülkenin bu halde olmasının sebebi değil sonucu. türkiye'de karşıdan karşıya geçene yol verilse türkiye daha medeni bir ülke olmayacak. medeni bir ülke olmadığı için kimse kimseye yol vermiyor.
son yıllarda türkçe konuşabilmek dışında türkiye ile pek bir alakası kalmamış bir insanım. dışarıdan bir perspektifle bakınca aslında türkiye'nin sorunları çok daha net anlaşılıyor ve bunlar derin problemler. öyle şak diye bir gecede değişecek şeyler değil. hükümet değişse de, ekonomi iyi gitse de türkiye'deki bazı sorunlar aynen kalacak. türkiye'nin bu sorunları çözmesinin yolu finlandiya'nın eğitim sistemini örnek almak veya tutumluluk yapıp bit pazarından giyinmek değil.
aradaki farkı görmek isteyenler için alın kendiniz karşılaştırın.
ortalama bir türk, ortalama bir finliden 6 kat daha az üretiyor ve 6 kat daha az alım gücüne sahip rakamlara göre. buna bir de sömürücü siyasi kurumların yarattığı oligarşiyi ve bunun yarattığı gelir eşitsizliğini de ekleyin.
finlandiya eğitim sistemin genel olarak özetleyen güzel bir yazı.
“finlandiya'da çocukların temel eğitime başlama yaşı 7 yaş civarıdır. zorunlu eğitim ise 9 yıldır.
aileler çocuklarını genellikle mahallerinde yer alan okullara gönderler. okul ile ev arası mesafe az olduğundan çocuklar okullarına yürüyerek giderler. aileleriyle ya da servislerle okula gitmeyen çocuklar böylece bağımsızlığı ve kendilerine güvenmeyi erken yaşlarda deneyimlerler. bazı kırsal bölgelerdeki okullarda ise öğrencilerin ulaşımları servislerle ve ücretsiz olarak karşılanır.
finlandiya'da okulların en büyük destekçisi toplumdur. eğitim sadece okulun ya da öğretmenlerin görevi değildir. çevrenin eğitimin destekleyicisi olduğu görüşü hakimdir. böylece finlandiya'da okullar toplumla iç içe geçmiş ve birbirinden destek alan kurumlar olarak karşımıza çıkar.
finlandiya'da eşitlik kavramına son derece önem verilir. bu yüzden eğitim hakkı herkes için eşittir. finlandiya'da tüm eğitim giderleri (ders materyalleri de dahil) devlet tarafından karşılanır.
9 yıllık zorunlu eğitim döneminde öğrenciler ana dil, sağlık eğitimi, ahlak eğitimi, sosyal bilimler, matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, tarih, beden eğitimi, müzik, görsel sanatlar, el sanatları, ev ekonomisi ve rehberlik alanlardaki dersleri görürler.
her çocuğun her ders için yüksek başarı gösterme gibi bir zorunluğu yoktur. öğrenciler, kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitim programlarını oluştururlar. öğretmenler öğrencileri bilmedikleri ve ilgi duymadıkları bir konu hakkında fikir sahibi olmaya zorlamak yerine, öğrencilere kendi yeteneklerini keşfettirerek ilgi duydukları alanda kendilerini geliştirmeye teşvik ederler.
finlandiya'da eğitim süresi günde 4 saat olarak belirlenmiştir. 4 saatlik eğitim sürecinde teneffüs süreleri 15 er dakikadan oluşmaktadır. ders saati uzarsa öğrencilerin teneffüs süreleri de uzatılır. çocuklar okul saatlerinden geriye kalan zamanlarının büyük bir kısmını, oyun oynayarak ve arkadaşlarıyla vakit geçirerek değerlendirirler. arkadaşlarla geçirilen bu zaman dilimlerinde çocuklar, çevrede olup bitenlerle ilgili birçok şey öğrenir. örneğin bir tırtılın koza yapmasını, bir salyangozun izini, bir hayvanın yavrusunu beslemesini gözlemlerler.
finlandiya'da öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında kesinlikle not verilmez. çocuklar okullarında 16 yaşına kadar herhangi bir sınavla karşılaşmazlar. öğrencilerin başarıları, gösterdikleri olumlu davranışlar ve yetenekleri doğrultusunda belirlenir. fin eğitim anlayışında sınavların öğrencilerin öğrenme heyecanını azalttığı ve strese neden olduğu kanaati yaygındır.
fin eğitim sistemlerine göre öğrenmenin en iyi yeri okuldur. bu yüzden ödevler diğer ülkelerdeki öğrencilere verilen ödevlendirmelere kıyasla daha azdır. örneğin haftada 2-2.5 saat ödev süresi vardır. bilinenin aksine finlandiya'da öğrencilere ev ödevi verilmediği iddiası doğru değildir. öğrenciler okulda yarım kalan projelerini ya da derslerini isterlerse evde tamamlayabilirler. yani çocuklar ihtiyaç duyarlarsa evlerinde tekrar yapıp ders çalışabilir.
çocukların fiziksel gelişimlerini en üst seviyede tutmak adına okullarda her türlü sportif faaliyetler mevcuttur. farklı ve özel yetenekleri olan çocuklar spor ya da sanat gibi branşlarda özel olarak eğitilirler.”
abdülkadir özbek.
2 gündür üst üste debeye giriyor başlık.
evvelsi gün yazan arkadaş bizi bitpazarından giyinmediğimiz için ortadoğulu maymun olduğumuzu, tüketim çılgınlığı sebebiyle bitkin karakterlerimizin yoksun egolarının... neyse. medeni değilmişiz çünkü kıyafet alıyormuşuz gibi bir eleştirisi vardı.
bugünkü debe'ye baktığımızda ise tam tersi bir durum var. girersiniz okursunuz ama buraya, finlandiya'ya 7 defa gelmiş, toplamda 2 yıl yaşamış ve hali hazırda 2 aydır yine burada olarak size birkaç bir şey anlatmak istiyorum. madem başlık bu kadar rağbet görüyor, membağından anlatayım dedim.
her toplumun artıları, her sistemin güzel özellikleri vardır. olumsuz yanları da mutlaka olacağı gibi.
ay finliler ne kadar modern, herkes velesbit sürüyor gibi bir yaklaşımla modernlik ölçülemez. tek bir kıstasa dayandırılamaz. mesela finlandiya güzelleyen, bizi kıyafet aldığımız için suçlayan entry sahibi yazar buradaki insanların, belli bir oranının, ciddi alkol sorunu olduğunu, bu alkol sorunun aile içi şiddet sorunlarına yol açabildiğini, insanların haftaiçi dümdüz çalışıp sadece cuma ve cumartesi için yaşadıklarını biliyor mudur acaba? alkole zerre karşı değilim. üniversite hayatım kafam güzel geçti ama başka bir şey anlatmaya çalışıyorum.
yok gösterişi sevmiyorlarmış. yok arabası batsınmış. mekan konum vereyim koçum, kirkkonummi, veikkola'dayım. veikkola sakinlerinin, 50 yaş altında olanlarının, aldıkları her 2 arabadan 1 tanesi tesla gibi bir istatistik var. ama green energy vb. diyemezsiniz çünkü bazı evlerde 2 tane tesla var. yani gösteriş ise gösteriş.
ayrıca, mökki'sidir (yazlık göl kenarı evleri), kendi evleridir gayet sağlam para harcarlar gayet güzel ev yaparlar. şıkır şıkır. girin bakalım oikotie.fi adresine, oranın sahibinden'i gibi bir şey, bakın bakalım bazzır bazır evler var mı yok mu? gösterişten uzak tatlış finliler imajınızı 2 ilanla yerle bir etmek mümkün.
ayy her şey çok güzel banka sistemleri şahane çalışıyor dersin, köpek gibi trackable data bıraktığını, zorla yaptıklarını bilmezsin mesela. cash'i çoğu yerde 2. plana atıp kart ile işlemi teşvik ediyorlar. sebebi takip edebilmek. finlandiya devleti her vatandaşını takip ediyor gibi manyakça bir şey söylemiyorum ama attığınız her adım ''istenirse'' gölgeniz gibi takip edilebilir bir sistem mevcut.
ne kadar modernler ne kadar tatlılar diye baktığın finlilerin pasif agresif ırkçı davranışlarına bakışlarına denk gelmediğin için, ırkçılık ne demek bilemezsin burada mesela. ben sakallıydım yeni traş oldum. sırf sokakta polis'in, güvenlik görevlilerinin bakışlarından bıktığım için. sadece onlar bakıp yargılasa yine iyi, sokaktaki insan 2 adım ötede duruyor tenin 1-2 ton koyu ise. kaldı ki ben beyaz tenli bir adamım normalde ama finlilere göre 1-2 ton koyu kalıyorum işte.
sakalın varsa, başka bir dil konuşuyorsan o bakışlar nasıl bıçak gibi geliyor anlatamam. agalar, benim sağ kaşımda 2, burnumda 1, çenemde 1 piercing var, boynumda dövme kulaklarımda küpe falan var. hani gerçekten onlara göre alışıla gelmedik görünsem, işte garip hareketlerim olsa anlayacağım eyvallah ama bu tiple beni bile yargılıyorlar abi sırf başka dil duyduğu için.
neyse. inanmayın abi buraya gelip yaşamamış insanların siksok yazılarına. imkan bulursanız bir gün gelin görün, sağlıcakla.
yukarıda bahsedilen eğitim sistemine ilişkin 2 not, fince ve isveççe dersleri zorunlu dil dersleridir çünkü isveççe de finlandiya'nın anadilidir.
bunların yanında mutlaka ingilizce ve bir seçmeli dil daha öğrenirler, ve bu yan diller anadil seviyesinde öğretilir o sebeple 14 yaşında bir çocuk sular seller gibi ingilizce konuşabilir.
ikincisi, "16 yaşına kadar herhangi bir sınavla karşılaşmazlar" diye bir olay yok, ortaokuldan itibaren her dersten sınav olurlar, ayrıca ev ödevleri de olur.
tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? buradaki tartışma buna dönmüş.
kültür/ahlak mı refah getirir, yoksa refah mı kültür/ahlak? bu aslında cevapsız bir soru değil. ve türkler bunu yanlış biliyor ve uyguluyor evet.
öncelikle finlandiya’nın savaşsız, barış içinde bir coğrafyada yaşadıkları pek doğru değil. tarih boyunca isveç, sonra da rus hakimiyeti altında yaşamışlar. rusya’dan bağımsızlıklarını 1917’de kazanmışlar. 1939 yılında sovyetler tarafından işgal edilmişler (bkz: kış savaşı). bugün bile rusya ile komşular ve putin tarafından tehdit ediliyorlar.
asıl meseleye dönersek. finlandiya deyice akla gelen ilk şey eğitim sistemi. türkiye cumhuriyetiyle yaşıt ama bir imparatorluk geçmişi de olmayan bir ülke bugün refahla anılıyorsa sebebi kuruluş ve yokluk günlerinde eğitime verdikleri önem. (bunun atatürk’e de ilham olduğunu biliyorsunuzdur (bkz: beyaz zambaklar ülkesi))
ekonomisine baktığımızda ancak 2. dünya savaşı sonrası sanayileşme atılımı yaptıklarını ve bugünkü refah düzeylerine yükseldiklerni görüyoruz. yani sömürgeler mömürgeler, doğuluların inandığı gibi havadan gelen, topraktan fışkıran zenginlikler yok. metal, makina ve orman ürünler satarak zenginleşiyorlar. bugün ise elektronik başı çekiyor. tarımları yok gibi çünkü her taraf buz. 5 milyonluk ufacık nüfusları var fakat inovasyonda dünyada 7. sıradalar (türkiye 41. sırada).
türkiye’nin ise eğitim ve ekonomi konusunda tam tersi bir yoldan ilerlediğini gördük. hele 21. yüzyılda, yani bilgi çağında işi iyice abarttık. her türlü okumuş insanı aşağı çekip yerin dibine soktuk. en cahil insanları, en bilge en akıllı kişiler ilan edip tepemize çıkardık. uzun yıllar eğitimle elde edilebilen bütün meslekleri değersizleştirdik. en önce de taze beyinlerin eğitimden sorumlu öğretmenlerden başladık işe. önce onlara mobbing uygulayıp yıldırdık. kuryenin doktordan fazla kazanmasını serbest piyasa sanıp normalleştirdik. mesleksiz tüccarlara toplumun en elit, her şeyi yapmaya hakları olan, el üstünde tutulası nadir bulunan beyinler muamelesi çektik.
bir işi yapmak için ne kadar az bilgi ve eğitim gerekiyorsa o işi yapanlar o kadar fazla takdir gördü ve görüyor bugün.
türkiye’de dayak üstene dayak yiyip batıya kaçan bir çok eğitimli beyin, batıda refah ve zenginlik yarattı. işte en güncel örneği biontech’in kurucuları.
toplumun değerleri, kültür, ahlakı ve bunlar doğrultusunda yaptıkları seçimler toplumların kaderini, refahını ve zenginliğini belirliyor.
doğu’nun kaderci insanları petrol bulunmasını veya başlarına devlet kuşu konmasını, havadan ani zenginleşmeyi kovalarken, batı’nın bireyci insanları kendilerine yatırım yapmayı, ve kendilerine yatırım yapmış bireyleri organize ederek değer yaratmanın peşinden koşuyorlar.
türkiye’de son 20 yılda zenginleşenleri düşünün. bu kişilerin ve çocuklarının refah artışıyla birlikte daha ahlaklı, daha kültürlü kişilere dönüştüklerini gördünüz mü? yoksa tam tersine iyice bozulduklarına mı şahit oldunuz.
ülkeler arasındaki uçurumları yaratan asıl şey işte toplumlar arasındaki bu ve buna benzer kültür farkları. tersi değil.
herkesin intihar oranlarıyla ilgili eleştirdiği ülke. hayatımın en güzel ve en özel bir yılını geçirdiğim bu ülke için söyleyebileceğim tek bir şey var;
başkası tarafından öldürülme ihtimalimizin aşırı yüksek olduğu herhangi bir ülkede yaşamak yerine, finlandiya'da kışın güneş doğmadığı için depresyona girip kendimi öldürmeyi fazlasıyla yeğlerim. geri dönme ihtimalim olsa/ ya da oluşursa bir salise düşünmem. fince şarkılar söyleyerek kaçarım bu ülkeden.
natoya girmeye karar verdi. ukrayna kadar uzunlukta rusya ile upuzun siniri bulunan bu ulkeye rusya baltik’a nukleer fuze koycam diye cevap verdi. olay sadece bunla bitirse ukrayna nato sinir guvenligi cart curt geyik derim. baska plan var, post sovyet yerlerdeki etnik ruslari anavatana dahil etmek gibi.
aklıma bişey geliyomaneysesöylemeyeyim
parlamento'nun nato üyeliğine evet dediği söyleniyor. bana göre rusya ukrayna'yı işgal ederek finlandiyayı zorla natoya soktu. çünkü finlandiya natoya girmese yarın natoya girebilir diye rusyanın gazabına uğrayabilir ve işgal edilebilirdi. onun yerine biz girelim natoya da rusya düşünsün gerisini moduna girdi.
rusya eğer ukraynaya girmeyip tehdit etse finlandiya belki de böyle bir şeye cesaret edemeyecekti. onun yerine bugün baktığımızda şakası olmayan bir işgalci ile anlaşmanın pek mümkün olmadığı görülüyor. bugün sana saldırmasa yarın saldırmayacağının garantisi yok. halkına göre her şey okey zaten içeride nasıl bir propaganda yaptıklarını bilmiyoruz. ama özüne baktığında bir finlandiya vatandaşı olsam natoya girmeyi girmemeye yeğlerdim.
gecen ay norvecte yapilan nato tatbikatinda amerikan marine'lerini yenen orduya sahip ulke. 2022 itibariyle hala zorunlu askerlik oldugundan, duz fin piyadesi amerikan 'inden daha iyi gibi duruyor simdilik. ayrica nato etkinliginde de birinci olmus.
su yazida yazanlari anlamayan andaval arkadaslar hangi organını dusunme amacli kullaniyor anlamadim. adam toplum nasılsa yoneticiler o sekilde olur demis, mal bi arkadas sen yoneticilere neden laf söylemiyorsun demis. en ufak bir sebep sonuc iliskisi kuramayan geri zekalı kaynıyor sozluk. bir baska mal da debe'ye girmis. aferin size.
uygar bir ulkedir. cunku halki uygar bir halktir. bizim halkimiz ise kor cahil oldugu icin, yönetenlerimiz daha cahildir.
ülkeyi güzel yapan yegane şey nüfus azlığıdır! az olan nüfusu da mümkün olduğu kadar nitelikli. it sürüsü gibi üreyenlerin ülkesinde neye yetip, neye yetişeceksin?? bir de kendi nüfusu yetmiyor dışardan adam alıyor!
eğitimi cahiller tarafından övülürken, mezkur eğitimin her hangi bir sanatçı, bilim insanı veya filozof çıkaramadığı ülkedir. 3 milyonluk nüfusu eğitmek çok zor değil.
nedense nato'ya girmeden önce debe'ye girmeye başlamış ülke.
bi güzellemeler bi güzellemeler.
ama yemezler.
maşallah maşallah her gün debeye giriyor bu başlık.
ne finlandiya'ymış arkadaş, orada yaşayan oranın halkı bile kendi ülkelerini bu kadar konuşmuyor, bu kadar hararetle tartışmiyordur.
evet biliyoruz medeni bir ülke, evet öğrendik tasarruf yapan bir ülke, eğitimde dünya lideri, halkı kendini geliştirmiş......
bırakın türkiye'yi sözde entel dantel insanların cirit attığı şu platformda bile finlandiya' nın yerini haritada gösteremeyecek binler var.
coğrafya kaderdir demiş birisi, finlandiya geçmişi ile bizim ülkemizin geçmişi bir mi?
kaç savaşa girmiş, halkının ne kadarı savaş meydanında, cephede savunma yapmış.
halkı zenginlikten ne yapacağını şaşırmış, macera arayan, yahu gazetelerine bile yazacak haber bulamayan bir ülke burası.
bırakalım finlandiya ne halt etmiş, halkı nasil refah seviyesinde yaşıyormuş.
başkalarını övmeyi bırakalım, bunlar niye böyle diyecegimize biz niye bunlar gibi değiliz diyelim.
bir sonraki debeye girecek finlandiya başlığında "finlandiya daki vahşi yaşam ve finlilerin hayvanlara olan saygısına" değinilecektir.
bir sonraki debede "finlandiya nın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri."
bir sonraki debede "finlandiya da egitim."
bir sonraki debede "finlandiya da iş imkanları."
finlandiya büyükelçiliği kesinlikle birilerine para yedirdigi üzerine yemin ederim ama ıspatlayamam.
ilgiyle takip ettiğim başlık. biraz da heyecanlı bu ara! öğrenmeye devam. anca başlığını okuruz zaten..
finlandiya öveceğim diye türk halkına ileri derecede gerizekalı diyerek kendisi gibi düşünmeyenler veya farklı düşünenler aşağılamak gibi tipik bir türk davranışı sergileniyor. yanlış anlaşılmasın milliyetçi falan değilim türkiye’nin eğitimle ilgili sorunları malum zaten yazmaya veya finlandiya’nın eğitimini övmeye gerek olmamakla birlikte türk halkının zeka geriliği sorunu vardır deyip debeye girmesi de sorgulanması gereken bir durum. daha ben böyle düşünüyorum ama sen farklı düşünebilirsin bu senin kendi kararın demekten acizler ama finlandiya övüyorlar tam bir umut sarıkaya karikatürü. bir de entrynin sonunu senin deden araba üretmiyordu o yüzden arabaya binememekten şikayet etmeye hakkın yok gibi bir şeyle kapatmış. avrupalı sizin yerinizde olsa araba almazdı demiş. burada ise türkiye’de toplu taşıma şartları bisiklet yolları düzeltilse gibi şeyler düşünüleceğine yine türk’e gerizekalı deniyor. bu arada türkiye’de inanılmaz bir başıboş köpek sayısı var kontrolden çıkmış. fanatik köpekseverler ve devlet otoritelerinin vurdumduymazlığı sayesinde basına yansımıyor ama her gün mutlaka bir çocuk köpekler tarafından parçalanıyor. twitter’a bakarsanız enese kara gibi çocuklar sanki işkence görmüş gibi babası fotolarını paylaşmış her yerinde yüzlerce ısırık var kafatası parçalanmış derisi kopmuş. antalya’da mahra diye bir kız çocuğunu yine durduk yete köpekler kovaladı ve kamyon altında kalarak can çekişerek öldü an be an görüntüleri var. keza ısparta’da bir kız öğrenci aynı şekilde öldü. davut sena 2-3 yaşlarındaki çocuğu ve kayseri’de mehmet özer diye bir çocuk diri diri köpekler tarafından parçalanarak öldü adli tıp raporu falan internette var ama özellikle basına yansıtılmıyor bunlar sadede aklıma gelenler köpek sorunu sayfasına twitter da bakarsanız binlerce örnek var. şimdi finlandiya övenlere sorsanız eğitim sistemini falan arşa çıkarırlar ama türkiye’de köpeklerin çocukları yemesini anlamlandıramaz hala başıboş köpeklerin sokaklarda kalmasını savunur üstüne de millete gerizekalı derler.
2. el mevzusuna gelince ise evet bizde bit pazarı garage sale falan yok ama dolap gardrops letgo gibi uygulamalar var inanılmaz bir alışveriş hacmi var, milyonlarca 2. el ürün alınıp satılıyor. bu da bir nevi bit pazarı sayılmaz mi? daha modern hali üstelik kargo vs gibi şeyler de var ve türkiye’nin her yerine ulaşılabiliyor. tabi bu uygulamaların eksiklikleri var o ayrı ama türk halkı da yeri gelince 2. ele rağbet ediyor.
sadece finlandiya değil o coğrafyada genel olarak ev tasarımında falan sadelik gibi şeyler zaten beğendiğimiz ve türkiye’de yaşayan insanlara da ilham olan şeyler. evet bazı pembik gelinler ya da ortadoğu yalayıcıları altın varak sever insanlar hala gösterişten yana ama herkes böyle değil. sadeliği seven ve evini bu şekilde döşeyen insanlar da var.
sanırım sorun siyah ya da beyaz alanda kalmak herşeyin gri bölgesi olduğunu anlayamamak ile ilgili. ne türk insanının hepsi sizin bahsettiğiniz kadar gerizekalı varak sever ne de fin halkı sizin dediğiniz kadar mütevazi. gri bölgeler olduğunu şanslı iseniz yaş aldıkça anlarsınız. bu arada ben de türkiye’yi övüyor falan değilim burası ile ilgili ciddi endişelerim var ama bunları tartışmak çözüm önerileri bulmak ayrı bir konu finlandiya’yı orantısız överek herkes gerizekalı demek ayrı bir konu.
filminin başında şöyle bir diyalog geçer:
mark zuckerberg:
did you know there are more people with genius ıqs living in china than there are people of any kind living in the united states?
erica albright:
that can't possibly be true.
mark zuckerberg:
ıt is.
erica albright:
what would account for that?
mark zuckerberg:
well first, an awful lot of people live in china. but, here's my question: how do you distinguish yourself in a population of people who all got 1600 on their sats?
erica albright:
ı didn't know they take sats in china.
mark zuckerberg:
they don't. ı wasn't talking about china anymore, ı was talking about me
basit mantıkla adam: çinde adam amerikadan daha fazla zeki insan var diyor. hepsi sınavda full çekse bu kişiler arasından kendini nasıl ayıracaksın diyor. yani zeka da bir yere kadar
bu bütün türkiye'yi gezdim, türkiye'nin problemi insanların zekasının geri olması diyen (bkz: ) yazısına özelden ben de cevap verdim. iq istatistiklerine güvenmek baştan hata. iq ölçen testlerin bile göreceli olmasının yanında daha ölçülebilir matematik, fen bilimleri skorlarına göre sıralama şu şekilde
china - 555, 591, 590
singapore - 549, 569, 551
macau (china) - 525, 558, 544
hong kong (china) - 524, 551, 517
estonia - 523, 523, 530
canada - 520, 512, 518
finland - 520, 507, 522
ıreland - 518, 500, 496
korea - 514, 526, 519
poland - 512, 516, 511
şimdi başa gelelim. filmin başında -filmlerin kurmaca olduğunu düşünerek- çindeki zeka ile ilgili kısımda aslında demek istenilen coğrayfanın çatı olduğu; kültür, din, politika, tarih gibi etmenlere göre devletlerin ne ölçüde avantajlı olduğunu göstermek. çin en zeki çıkabilir ama büyük nüfus ve tarih ve coğrafya konusundaki stratejik yeri, geçmişi dünyanın en yaşanılmaz ülkelerin başında olmasını sağlıyor. onun dışında avrupa'da polonya ve estonya'nın; almanya ve fransa dan daha gelişmiş bir ülke olduğunu iddia edemeyiz herhalde.
ıq dediğimiz aşağı yukarı herkesde aynıdır. belli koşullarda herkes aynı eğitimi alsa, aynı kültürde yetişse aşağı yukarı aynı gelişmeler olur. dün debeye giren entry deki gibi hayat siyah ve beyaz değildir. gridir. bir sürü değişken vardır. yarın öbür gün devran döner iklim değişikliği, doğal felaketler, savaş vb orta doğu daha gelişmiş olur. aydınlanma çağı öncesindeki gibi.
finlandiya : beni bu mention'dan çıkarın kardeşim.
tanım : 1939 yılında kendinden asker sayısı olarak 3 kat fazla olan rus güçlerine karşı gerçekleştirdiği ve kazandığı kış savaşı ile ünlü ülke. öyle ki kendilerinin 32 tankına karşılık rusların 2500 ila 6500 arası tankı mevcuttu.
bir haftada 5 kere debeye girdigini bilmeyen ülke. girdiği debelerse finlandiya'nın yaşam şeklinin tartışıldığı bilgi içeren entry dışında geri kalan entrylerin çöp olduğunu finler duysa “bunlar ne kadar işsiz, garip insanlar” derler. her şeyi bir kenara bırak yıllardır insanlar dünyanın en mutlu ülkeleri listesinde ilk beşte. bu cümle bile yeterde artar.
nato'ya girme çabaları sebebi ile dünya'nın en huzurlu ülkelerinden biri olma unvanını kaybedecektir muhtemelen.
konuşa konuşa orayı da karıştıracaksınız illaki yani.ama bölemeyeceksiniz, parçalayamayacaksınız,çanları susturamayacaksınız, diyen çıkar mı acaba yakında.
kendisini 108 yıl boyunduruğu altında tutup asimile ederek yutmaya çalışmış, en son 83 yıl önce işgal etmiş, ve kafayı genel olarak toprakla bozmuş olan agresif komşusu tekrar sağa sola eski defterleri gösterip atarlanmaya başladığı için daha önce ihtiyaç duymadığı nato'ya yönelmiştir. bunlar hep .
keşke bu sene eurovision'u kazansa (bkz: )
rusya'nın dalmak için kabul gören bir casus belli'si olmayan ülke. nato'ya girmeleri buna sebep olabilir. rusya bu haliyle dalarsa sağlam war exhaustion yer. isyan eder millet.
finlandiya başlığına yazıpta debe'ye girmeyeni zikiyorlar galiba. ))
3 yıldır ekşisözlükte yazarım, 200'ün üzerinde entry'im var. bir kere bile debe'ye girmedim.
bu arada helsinkiyi'de görmüş biri olarak, şimdi helsinki ve finlandiya hakkında size tecrübelerimi aktarabilirim ama her zaman olduğu gibi, yine bir kaç fav alıp yazdığımızla kalacağız.
bundan sonra bende böyle :))
debe'ye girerse söz editleyip, helsinki maceramı da yazacağım...
ingiltere ile güvenlik anlaşması imzaladı bugün nato'ya üyelik süreci için isveç'le birlikte. fin devlet başkanının söylediği kadarıyla rusya'nın daha önce ''finlandiya ve isveç'in askeri olarak tarafsız olması bölgenin istikrarına katkı yapar'' derken, ağız değiştirip ''nato'ya giremezsiniz'' demeye başlaması etkili olmuş. ''tarafsızlık bizim kararımızken rusya bunu dayatmaya dönüştürdü'', ''aynaya bakın nato üyeliğinin sorumlusu sizsiniz, bunu siz yaptınız'' dedi.
buradan izleyin;
nato'nun yayılması, genişlemesi diye birşey olmadığını, egemen devletlerin kendi istekleriyle, rusya'dan korktukları için nato'ya girdiklerini söylüyorduk, bunun tekrar teyidini yapmış oldu.
pekakaya verdiği destek yüzünden teröre destek veren ülkeler sınıfındadır. açıkçası kamuoyuna karşı ' biz yıllarca pekakayı besledik. türkiye bize ulaşamaz sandık. isveçle beraber türkiyede beslediğimiz pekakalılar bomba patlatıp insan öldürünce mutlu oluyorduk diye açıklama yapıp özür dilemesi gereken ülke. tabiki böyle birşey olmayacak ben de biliyorum. ama bunu bir dışişleri bakanının mevkidaşına söylediğini bilmek de milli hamaset gazımızı alırdı.
nato'ya katılma kararı alarak rusya'yı çıldırtmaya başlayan ülke.
sanılanın aksine pkk'ya destek veren bir ülke değildir. pkk'ya destek veren ülke için (bkz: isveç) başlığına gidebilirsiniz.
haritada finlandiya'yı gösteremeyecek tipler bu ülkenin pkk'ya destek verdiği yalanını yayıyorlar. bunun nedeni olsa olsa ya cehalettir ya da avrasyacılık.
[(bkz: isvec nato uyeliginin reddedilmesi zorunlulugu)isveçe natoya hayır]
2019'daki türkiye'nin suriye operasyonları sürecinde türkiye'ye silah satışını durduran ülkedir.
nato'ya alınmasının bize bir katkısı yoktur aksine zafiyettir.
ingiltere tarafından 2 günde güvenlik garantisi verilip nato'ya gircem diye gaza gelmiş ülke.
daha düne kadar rusya'nın dibinde olmasına rağmen dünya'nın en huzurlu ülkesiydiniz amk. adamların finlandiya ile derdi yoktu.
halbuse aynı ingiltere aynı garantiyi ukrayna'ya 2 aydır veremiyor, verse belki barış sağlanacak.
eğer bir nehirde iki balık kavga ediyorsa, bilin ki oradan az önce uzun bacaklı bir ingiliz geçmiştir. (kızılderili atasözü) cuk diye oturuyor bu duruma.
bunların kirli oyunlarına gelmeyiz inşallah.
üç hayırla uğruladığımız ülke. geçmiş olsun diyorum şimdiden. kısa zamanda sınırda rus birliklerini izlemeye başlarız.
türkiye'nin birdenbire nato'da sözü geçen ülke olduğunu akp'ye hatırlatan ülke.
ancak finlandiya zaten kendi başına ve kurduğu ortaklıklarla kendine yetebilen bir devlet. bir iki siyasal islamcı çıkışla sarsılacak bir yer değil.
rusya, cumartesi gününden itibaren finlandiya'ya elektrik sevkiyatını durduracağını açıklamış.
finlandiya'nın iskandinavya ülkesi olmadığını bile bilmeyen ama cahilliğinin farkında olmayan insanlar tarafından günlerdir nato üyeliği konuşulan ülke, ikinci evim. türkiye'nin nüfusundan 17 kat daha küçük olmasına rağmen türkiye'nin askeri bütçesinin dörtte biri kadar harcama yapıyor senelik. ayrıca zaten avrupa birliği beşinci maddesinden dolayı tartışılabilir bir biçimde arkası vardır. nato'ya muhtaç değil aksine nato eğer rusya'nın dibinde bir üs ve rusya'yı zayıflatmak istiyorsa finlandiya'ya muhtaçtır.
pkk'ya da destek verdiği yoktur, 2019'daki barış harekatı kararı haricinde türkiye'ye bir yamuğu da yoktur aksine artısı vardır. ama ülkede cahil çok olduğu için her şeyi askeri güçten ibaret sanar.
modern dünyada güç (bkz: lobicilik)ten geçer, 1 tane papaz'ı içerde tutabilecek güce sahip değilken, israil gibi güya ezeli düşmanımızın bize lobicilikte destek verdiği ermeni soykırımından vazgeçmesine sebep olurken ve daha parasını ödediğimiz f-35'i dahi alamazken eğer lise kavgası yapar gibi herkesin içinde asalım keselim veto edelim modunda takılırsak ve siz de buna çanak tutarsanız bu sözlükte çok fazla başlıkları görürüz. sonrasında ağlarsınız battık bittik allah belanızı versin diye. güçlü bir devletsen istediğini halkına şov yapmadan arka kapılar ardında lobi yaparak halledersin.
dipnot: ayrıca finlandiya nato'ya üye olmayan tek avrupa birliği ülkesidir (edit: dünyanın en yanlış bilgisini verdim özür dilerim. kınadığımızı yaşadık*). lobinin gücünü de bugüne kadar rusya tarafından sindirilememesinden anlayabilirsiniz.
asla isveç ile karıştırılmaması gereken ülkedir. isveç'in pkk'ya olan yardımları yüzünden kendileri de arada kaynıyorlar. finlandiya, son 5 seneye kadar türkiye'nin ab üyeliğini en çok destekleyen ülkelerden birisidir.
türkiye pkk konusunda eleştiri getirince hemen isveç yapıyor bizimle alakası yok demiş ülke.
aslında finlandiya da bu konuda çok masum sayılmaz ama isveç in yanında masum kalıyorlar.
nato üyeliği için resmen başvurmuş ülke. durduk yerde rusya’nın gazabına uğrayacaklar. moskova’nın ilhak hayallerinde adı bile geçmiyordu. korku işte böyle bir şey. başlarına iş aldılar.
bu arada türkiye birkaç ufak tavizle nato üyeliğini onaylayacaktır.
ortadoğulu kekoların eleştirdiği gelişmiş ve medeni ülke. adamların götünde donu yok, açlıktan ağzı kokuyor, finladinya'yı eleştiriyorlar. ahahahah.
ahanda gitti rusya'ya finlandiya için "diplomatic insult" casus belli'si. allah vere de nato ittifakına katılmadan rusya fin'e bu cb'yi kullanarak girsin. biz de müttefiğe yardım için savaşa girmeyelim. amin. hadi bakalım yiğit fin askerleri.
tulkohon ryssia tuhannen tuhatta!
karjalan armeija kestaa sen!
aika on jo ahdistaa!
punakaartit puhdistaa!
venalaisen verikoiran karkoittaa!
çeviri:
binlerce rus gelebilir!
karelia ordusu onlarla ilgilenecektir!
vakit geldi!
kızıl muhafızları temizleyin!
kana aç rusları püskürtün!
finlandiya, ural altay dil ailesine mensup olan bir milletin asil unsur olduğu devlettir.
turan fikri ilk olarak finlandiyalılardan çıkmıştır.
avrupa milletlerinden türklere en yakın millet macarlar sonra finlandiyalılar gelir.
sizinle dilimizin kökenleri aynı dediğinizde suratınıza garip garip 'ay sizle mi aynı' gibi bakan insanların yaşadığı yerdir.
ne zaman bırakacaksınız olm şu finler türktür, bize yakındır ezikliğini? çok komik görünüyorsunuz. bu insanlarla ne kültürel ne de fiziksel bir bağımız yok, çok farklı dünyalardayız.
ha seversin, takdir edersin, öykünürsün ona hiç lafım yok da böyle "biz de fin gibiyiz aslında ehihi" alt metni acayip pespaye oluyor ya lütfen yapmayın şunu. hepimiz insanız neticede yani türkler orangutanmış, untermenschmiş gibi finlandiya'ya yamanmanın manası yok. medeniyetin, mutluluğun olduğu her yerde insanlar güzel olur.
eurovisiondaki the rasmus kozları da işe yaramadı zaten
gerçekten var olup olmadığı şüpheli ülke.
sıkıcılıktan yıkılan vasat ülke. bu ülkeye gidip de beğenen ne kadar tanıdığım varsa “nasıl bir hayatın varmış la senin?” oluyorum.
abd, rusya ve türkiye ile görüşerek ihtimamlı bir nato üyeliği süreci yöneten ülke.
üyeliği sürecine dair bir analiz;
nde türklerin bile üstüne çıkarak %73’le “evet” diyen finlerden oluşan ülke. zamanında da sovyetler’e kış savaşı ve devam savaşı’nda zorluklar yaşatmışlardır. geçmişte iyi direnmiştiniz, yine yaparsınız. hem bu kez daha fazla destek alırsınız, yalnız kalmazsınız; tüm batı arkanızda olur. dolayısıyla nato’ya üyelik meselesini ortaya atıp da bizi olaya dâhil etmeyin, kurbanınız olam. ha, edecekseniz de taviz verin.
'ya girmek isteyen ülke. ama bazı şartları var. öyle askeri üs falan olmasın istiyorlar. hele nükleer asla...
çok eğlenceliler
de aynı fikirde.
yillardir beyaz zambaklar ulkesi diye imrenilerek bakilan, ama olayinin hep g*t korkusu oldugu belli olan, uzun yuzyillar boyunca isvec ve rus boyundurugunda yasayip medeniyeti ogrendikten sonra kendilerine bir yol cizmeye calisan devlet.
estonya ve diger baltik ulkeleriyle dil benzerligi ve kader ortakligi uzerinden daha tatli iliskiler gelistiren, hatta novgorod cumhuriyeti yeniden ortaya ciksa hayat amacina tam ulasacak insanlarin ulkesidir: orman ve gollerle kapli ulkede aricilik ve balmumu uretimi dehsetengiz miktarlardadir, bunu da yine ruslar ve isveclilerden ogrenmis, ortacag'daki buyuk mum talebi doneminde hanseatic league icin bol bol balmumu ve samur kurk uretmislerdir. tarihte hep karsimiza cikan savas - yagma - ticaret dongusunu burada da gormek mumkun: kiyilari hristiyanlastiran isvecli haclilar ve livonian order, biraz kilictan gecirerek olsa dahi bu idrak-i bi finlileri hakkin yoluna davet etmeyi basarmistir, tipki finlerin ve isveclilerin sami topluluklari lappland'a sikistirmasi ve asimile ettigi gibi.
nda sok saldirilar duzenleyen - hafif suvarileriyle nam salan bolge, birkac kusak sonra once aclik, sonra hastalik, sonra da iki buyuk rus savasiyla soykirima ugramis, isvec ve rus carligi arasinda kalmis bu halk bertaraf olmak yerine finli kimligini korumayi tercih etmistir. 19. yy boyunca ruslastirilmaya calisilsa da isvec'ten ogrendikleri devlet organizasyonu, dil ve tarih anlaticiligiyla benliklerini korumanin da otesinde guclu bir milliyetci dalga yaratan finliler, kirim savasi'ndan sonra daha da aktif davranmis, 1860-70lerde bir kitlikla daha ugrassalar dahi ruslara boyun egmemistir, ii. nikolai subat manifestosu'yla finlandiya meclisi'ni semboliklestirmeye calissa bile bu direnis dinmemis, daha da yukselmistir - hegel'in idealist fikirleri burada direkt olarak ulus kurma fikirlerinin icine eklemlenmistir, o da egitim anlayislarina yansimis ve beyaz zambaklar ulkesi'nde anlatilan fikirlere ulastirmistir. kitlik sonrasi finansal rahatlama alani da bulan bu ulke, bir anda ekonomik olarak genisleme firsati bulmus ve global para piyasasindan kendi payini alarak endustrilesmeye baslamistir, bu zenginlesmeyle kaliteli egitimi tabana yaymaya baslamistir.
ekim devriminden sonra bir sosyalist fin cumhuriyeti ilan edilmis olsa da birkac yil icinde bu cabucak bastirilmis, bunun sonucu olarak da buyuk finlandiya fikirleri ilk defa guclu bir sekilde filizlenmeye baslamistir. ii. dunya savasi'nin basinda sovyetler'e karsi tek basina direnip, sonuc olarak toprak birakarak geri cekilen finlandiya, barbarossa operasyonu sirasinda almanlarla beraber sovyetlerin uzerine yurumus, sonuc olarak daha cok toprak kaybetmistir. savas sonrasi marshall yardimlarini sovyetleri daha da kizdirmamak adina reddeden finlandiya, kekkonen'in sovyet/fin baris pakti ve ticari imtiyazlari sayesinde notrlesmis ve soguk savas boyunca iki tarafa da mal satarak zenginlesmistir, tabii bu yuzden de 1990'da sovyetler yikildiginda agir bir krize girmis, toparlayinca da notr notr takilmaya devam etmistir, ta ki bugune kadar.
basardiklari seylere bakalim:
- helsinki ruhu/helsinki anlasmasi: 1975'te, soguk savasin daha da sogutulmasi icin atilan ilk somut adim olan bu sozlesmeyle avrupa'daki sinirlar belli olmus, uzun sureli baris icin herkesle her turlu ortamda ticaret yapilmasi gerektigi, ekonomilerin birbirine dayanmasi gerektigi prensibi ortaya atilmistir, bu sayede avrupa birligi, ekonomik birlik kurma dusuncesini yayma imkani bulmus ve bugunku yoluna girmistir. ayni sozlesmede azinliklarin da kendine ait bir devlet kurabilmesi gerektigi de yazmasina ragmen bu kural bazi ulkeler icin uygulanmakta, bazilari icinse konusu dahi acilmamaktadir - turkiye'nin isaret etmesi gereken ilk iki yuzluluk de buradadir. ikincisi, bu ekonomik bagimliligin sartlari gunumuzun guclu ekonomilerince bir neokolonizasyon plani icin kullanilmakta ve bir somuru duzeni olusturmaktadir: yunanistan'in borcunu affetmeyen almanya'nin kendi skandallari ve vergi kackini zenginlerini affetmesi bu acidan bir baska iki yuzluluktur. ayni sekilde seyahat ozgurlugu, yatirim ve girisimcinin serbest dolasimi haklarinda da avrupa birligi sinifta kalmaktadir. bu anlasma iki defadir da ihlal edilmektedir: 1) yugoslavya'nin yikilmasi 2) rusya ukrayna savasi. epeyce anlamli, di mi?
- donup donup yine geliyoruz, beyaz zambaklar evet cok guzel, ama burada da su denklemin saglamasini yapmis bulunuyoruz: para varsa egitim ve kalitesi artar, tersi degil. yani istediginiz kadar egitim sart diyin, piril piril gencleri kaybediyoruz diyin, o insanlar ancak ve ancak ulkenin ekonomisi duzelirse geri donecek. aci gercek bu. bir baska aci gercek de tabii ki beyaz zambaklar diye yetisen genclerin bizimkilerden yine cok da farkli olmamasi: yakin donemdeki turk kebapci/kurt kebapci yorumlarina bakin adamlarin. comar her yerde comar, kendinizi eziklemeyin. zehir gibi cocuklarimiz var, emin olun turk ortalamasi avrupa ortalamasindan daha zeki - iq testleri bunu olcemiyor. bi kicimizi kirip oturabilsek, calissak, parayi ranttan kazanmak yerine helal para kazansak onunla yatirim yapsak daha neler olacak da ulkede... neyse icim daraldi yine, aldiniz siz mesaji gencler.
nato krizinde türkiye'nin taleplerine isveç ten daha duyarlı olduğunu görüyorum. natoya girebilir.
isveçi rus ayısından hewaller korusun.
gaz htiyacının neredeyse tamamını rusya'dan sağlayan ülke. adamların medeniyeti pamuk ipliğine bağlıymış meğersek...
şu ya da bu şekilde ikisi de natoya girecek, kaybeden biz kazanan kürtler olacak.
mahvettin ülkeyi recep mahvettin.
rusya tarafından elektrik ve gas kesintileriyle ehlileştirilmeye çalışılan ülke.
rusya gaz kesintisi kimsenin umrunda değil burada fantastik ekşi analistleri pamuk ipliğine bağlı demiş ama gelin görün durum tamamıyla farklı. finlandiya da toplam enerji tüketiminde gaz oranı 5% ile yer alıyor. enerji kaynaklarının çeşitlendirmenin önemi burada belli etti yine. burada kimse evinde doğal gazlı ocak, kombi falan da kullanmıyor rusya ile komşu olmasına rağmen. gelinen noktada ne kadar haklı bir politika ve karar olduğu ortada.
2022 buz hokeyi dünya şampiyonu ülke genelinde çok büyük sevinç ve kutlamalar hakim.
sanna marin'in elinde şarap kadehiyle gol sevinci gündeme oturdu.
2026'ya kadar rusya sınırı yakınlarına f-35 filosu yerleştirmeyi planlayan ülke.
kısa vadede (1-2 sene) içerisinde bulunduğum meslek grubunda hedeflerimi yerine getirmediğim takdirde, varı yoğu satarak yerleşeceğim ülke..
nato sürecinde türkiye’nin istediği fetöcü ve pkklıları iade etmeyi reddetmiş ülke.
ne güzel amk.
pkk’ya fetöya destek ver. kolla. sonra savaş çıkınca türkiye’den ahmet mehmet gelsin seni savunsun.
tam bir batılı ikiyüzlülüğü
florida da tanistigim bir finlandiyali anlatmisti. kendisi airbus piloutymus ama finair ucretleri dusukmus amerikada yuksekmis floridaya tatile gelmis
floridaya gelip yerlesip pilot olarak calismak istedigini soyledi bende sok oldum. dedimki biz turkler ucretler yuksek diye finlandiyaya hayraniz falan anlattim
dediki amerikada pilot maaslari net olarak (brut degil) finlandiyaya gore 4 kat daha yuksek
ilginc geldi
bugüne kadar neden nato'ya katılmadığını merak ediyorsanız:
bu saatten nato'ya katılmayı aklından çıkarsın
bir gün belki teyzemin yanına giderim diye diye dilini ana dil olarak konuştuğum faydasını bir tek 2021 granprix te gördüğüm anasını sevdiğimin memleketi... alayınıza rakastan sinua..
olası rusya çatışması ve mülteci akınını önlemek için rusya sınırına bariyerler inşa etmeye başlayan ülke.
16 ağustosta yerleşeceğim ülke. fince çalışıyorum ama çileden çıkmak üzereyim gerçekten zor, umarım yerleştikten sonra kayda değer bir ilerleme göstereceğim.
ortadoğulu ve afrikalı mültecilerin, kürt teröristlerin cirit attığı boktan kuzey ülkelerinden bir tanesi. isveç, norveç, finlandiya.. hepsi geleceğin ortadoğu ülkeleridir. adamlar dünyada ne kadar geri kafalı radikal ve cihatçı adam varsa ülkelerine dolduruyorlar, rahat batıyor bunlara. rahat bir yaşam istemiyorlar, bombalar patlasın istiyorlar, tecavüze uğramak istiyorlar.
istila edilmekten çok memnunlar.
ülkede kıyametler koparken vizemin çıktığı ve türkiyeden koşa koşa gideceğim ülke
rusya'ya karşı askeri olarak hazırlıklı olduğunu açıklayan ülke.
an itibari ile isveç ve türkiye ile nato işbirliği masasına oturmuş durumdalar. işleri hiç kolay değil.
'nun saint petersburg'u inşasıyla başlattığı atlantik'e açılma stratejisini 300 yıl sonra üyeliğiyle imha etmeye çok yaklaşmış kuzey avrupa ülkesi.
bu denli büyük bir hamleye karşın türkiye'nin gayet de ciddi (ve haklı) talepleri ise maalesef bir kişinin kişisel çıkarları uğruna buruşturulup çöp kutusuna fırlatıldı. ile hiçbir devlet yetkilisinin olmadığı, dahası tercümanın dahi resmi bir sıfatla bulunmadığı bir ortamda ne konuşulacak, neyin pazarlığı dönecek bilmiyoruz. bildiğimiz tek şey finlandiya'nın imzalanan bildirinin mürekkebi kurumadan "bizim için değişen bir şey yok" diyerek konuyu kapatması.
iki saatlik bir görüşme ile nato'ya giren ülke.
açık söylemek gerekirse türkiye’nin taleplerinin karşılanıp karşılanmamış olması bence önemli değil. finlandiya’nın pkk’yı terör örgütü olarak tanıması bizim açımızdan pratikte hiç bir şey değiştirmeyecek. fransa, abd falan tanıyor da ne oluyor. o nedenle en baştan beridir detaylara değil asıl önemli konuya bakıyorum.
finlandiya’nın nato’ya girmesi nato’nun, dolayısıyla da türkiye’nin yararına, ortak düşmanımız rusya’nın zararınadır. nato içerisinde de en çok bizim yararımızadır çünkü kriz zamanında, rusya’nın elit askeri güçlerini kafkaslar’dan çekip 1600 kilometrelik finlandiya sınırına yığmasına neden olarak bizim işimizi kolaylaştıracaktır.
rusya’ya artık geçmiş olsun. bundan sonra sınırında nato’yu istemeyen putin st petersburg’un burnunun dibindeki nato kuvvetlerine bakar bakar ağlar.
türkiye'deki rus lobisine u dönüşü yaptıran ülke.
3 ay önce: "rusya'nın ukrayna'ya saldırmaktan başka çaresi yoktu abi, rusya sınırında nato ülkesi istemiyor ve ukrayna nato'ya katılmaya çalışıyor. putin mecburen ukrayna'yı işgal etmek zorunda bırakıldı."
şimdi: "finlandiya'nın nato'ya katılması çok önemli değil ya. putin bunları düşünmüştür. rusya finlandiya'ya savaş açmak zorunda değil."
(bkz: çevir kazı yanmasın)
şu anda stratejik olarak türkiye ve yunanistan'dan bile daha önemli bir pozisyonda.
komple kuzey avrupa'ya bariyer oluyor.
reisin büyük zaferinin imzası soğumadan "metin ypg’ye yönelik insani yardımın devam etmesine imkan verecek şekilde hazırlandı." diyen bir cumhurbaşkanına sahip ülkedir.
ayrıca bizim için değişen bir şey yok, ypg'ye terör örgütü demedik de demiş.
mikrofonlar şimdi reiste sanırım.
ağzının dibinde bulunan rusya'ya götünü dönmüş, yüzünü aşırı güvenilirliğiyle bilinir nato'ya dönmüş, verdiği sözün geçerliliği 24 saati geçmeyen rte ile aynı masaya oturmuş, sabah sabah ayı yüreği yemiş ülke.
(bkz: )
terör estiren kürt rapciye komik bir ceza verilmiş elbette
1 yıllık oturum iznimin onaylandığı ülke.
sırada sıfırdan fince öğrenmek var. internetten ücretsiz kaynaklar ile ilgili bir araştırma yaptıktan sonra buraya kaynakları ekleyeceğim. eğer elinde fince öğrenmeye dair kaynaklar olan suserler varsa yeşillendirirse sevinirim.
bu günlerde nato'ya üye olmak istemesiyle gündemde olan ve eğitim sistemiyle dünyaca meşhur olan finlandiya hakkında "bataklıktan beyaz zambaklara: finlandiya nasıl değişti?" başlıklı video
geçen hafta eşimle finlandiyaya gittik. gerçekten etrafta insan yok. sessiz sakin. türkiyede kaos, orada ise huzur. tamam soğuk ülke, e insanları da ruhsuz açıkçası ama medeni bi kere yahu! ve öyle bir doğası var ki. biz sevdik özetle. sanırım yerleşmek için adımları yavaş yavaş atacağız.
rusya'ya 1,340 kilometrelik sınırı olanülke.
beyaz zambakların amerikalılara ait olmalarına az kaldı.
putin ukrayna'nın nato'ya girdiğinden endişelendikleri için ukrayna'yı işgal ettiklerini söylüyordu.
amerikan jetleri, nükleer silahları, tankları ve helikopterleri 1340 kilometre sınırları olan bir ülkeye geldiğinde yaşayacakları endişeden ötürü ne yapacaklar bakalım.
lol.
ınırlarını rus turistlere kapatmayı düşünen ülke. vize krizi başlamış.
estonya da destek veriyor.
200 civarı ülke gezmiş bir gezgin olarak gördüğüm görebileceğim en sıkıcı ülke ilan ettiğim vasat ülke. ırak, gabon ve suriye gezilerimden bile daha çok randıman aldım o kadar diyorum.
insanların sincap gibi utangaç olduğu ülke. sokakta yürürken karşıdan biri geliyorsa göz göze gelmemek için kafayı yere indiriyorlar. diğer batı ülkelerinde olduğu gibi yoldan geçerken karşıdan gelen birine merhaba filan derseniz tip tip bakarlar.
şöförleri çok yetenekli olan ülke
isveç'in anadolu yakası.
günün en çok konuşulan haberi; (bkz: finlandiya başbakanının çılgınlar gibi partilemesi)
bence şu adamın yazdıklarını bir okuyun.
bir başbakan düşünün ki kendi ülkesinde uygulanan, düzenlenmesinde imzası bulunan kuralları bilmiyor. görsel
bizim gençlerimizse böyle bir işbilmezi övüyor. niye? çünkü gençlerimiz özenti. peki o niye? düşünmüyor çünkü. en makul yazanı "yani ben de isterdim böyle bir başbakan ama türkiye'ye uymaz" yazmış. dünyaya uyuyor mu peki? milletin kafasında nasıl bir ütopya var böyle...
bu ülkeye dair en sevdiğim şey, musluk suyu. inanılmaz lezzetli erikli vs halt etmiş yanında. hem de buz gibi lıkır lıkır içiyorum.
başbakanı güzel ülke.
finlandiya'dan ülke olmaz olsa olsa rusyanın bir oblastı olur. sanna marin diye başbakanları var ülkesini ruslar işgal etmek üzere ama o partilerde festivallerde takılıyor ve bu sırada uyuşturucu kullanıyor. ülkeyi birilerin yönettiği o kadar belli ki formaliteden başbakanları falan var.
dün gece bir partide başbakanı sanna marin, bir partileyen şahıs tarafından yalanmış ülkedir.
sivrisinekleri beni cildirtmak uzere olan ulke.
lektrik fiyatının 10-12 kat arttığı ülke:
(bkz: oha)
elektrik fiyatlarının fırladığı ülke. geçtiğimiz iki ay için elektrik faturam 20 euro gelmiş. sözleşmem olmasaydı, aynı kwh harcamasıyla bu iki ay için ödeyeceğim fatura tam 92 euro. şaka değil inanılmaz.
temmuz: 11.58 c/kwh
ağustos: 25.82 c/kwh
eylül: 32.35 c/kwh
kim bilir kışın nasıl olacak.. çok büyük kriz kapıda...
her ülkede eğlenmeyi, arkadaşlarıyla takılmayı, alemlere akmayı bırakması gereken toplam 5-10 kişi var. ülkenin en üst düzey yetkilileri ve bakanları. 5.500.000 kişilik ülkede bunu yapmaması gereken, geriye kalan 5.499.995 kişiye karşı sorumlu, o insanların refahı, güvenliği ve geleceklerini oy vererek emanet ettikleri 5 kişi. eğer bunu yapmaya razı değilseniz ve hayatınız önemliyse, neden bu görevlere talip oldunuz? linkedinden iş daveti almadığınıza göre bu işlere gönüllü olarak girdiniz, uğraştınız, seneler sonunda o pozisyonlara ulaştınız. her genç kadın içmeli, eğlenmeli, gezmeli evet. ama ülke başkanı olan genç kadın hariç. şimdi finlandiyalı eşekler bunun bedelini ödeyecekler. burunlarının dibinde tam anlamıyla bağımlı oldukları rusyaya karşı doğru politikalar üretmesi gereken kişiler onlar gibi eğleniyordu çünkü. sıradan birer insanlarmış gibi. business managerlarmış gibi. gerçi şirketlerde bile bu denli lakayıtlık olmaz.
finlandiya'nın en büyük iki elektronik mağazası.
genel olarak elektronik fiyatlarının pahalı olduğu ülke.
zengin su kaynakları olan ülke.
musluk suyu çok temiz ve lezzetlidir.
da, trafik cezaları diğer ülkelerdeki gibi sabit değildir, kesilen trafik cezaları kişinin gelirine göre değişir.
kimse bahsetmez ama 2. dünya savaşında almanya ile müttefik olmuş devlet.
almanya ile muttefikmis gibi gozukmus devlettir. herkes bahseder ama iki satir okumayanlar hep bahsedilmez sanir.
sovyet isgalinden korunabilmek icin almanya ile dost gibi gozukmustur finlandiya. hatta mannerheim hitler ile gorusmek zorunda oldugu gorusur. bu gorusmede resmi gorusme gibi gorulmesin ileride diye, baskent helsinki'de degil de baska bir sehirde bulusur. sovyetlere karsi daha guclu saldiri isteyen hitler'e he he dese de, gercekte hicbir sey yapmaz.
mannerheim'in biyografisini filan okuyun mesela, bahsediliyormus aslinda; sasiracaksiniz. ufku iki kata cikaran seylere entry bile girebilirsiniz mesela.
soğuk, karanlık, depresif ve sıkıcı kuzey ülkelerinden bir diğeri. burada geçirdiğim iki ay sonrası aklıma oldukça negatif düşünceler toplandı, ömür boyu yaşayanlar nasıl katlanıyor anlaşılmaz.
"according to an oecd research published in 2019, finland has the highest rate of mental diseases in the eu, at 18.8% with depression and alcoholism as the two most common mental diseases."
refah, yaşam standardı palavraları bir yere kadar oyalar, ondan sonra acı gerçekler başlar.
(bkz: ) bahsedilen hitler mannerheim gorusmelerinden birinde kasit disi yapilan ses kaydi, hitler'in resmi konusma olmayan tek kaydidir. ozellikle almanca bilerek dinleyenler, unlu hitabet yetenegi ile gunluk konusmasinin farkini gozlemleyebilir.
mannerheim'in 75. dogumgunu anisina gerceklestirilmis ziyaret sirasinda ikilinin sohbeti, daha sonra yapilacak radyo yayini icin kurulan duzenek uzerinden kaydedilmistir.
hayatimda gordugum en yuzeysel, en tumevaran, hatta dayanamicam en sikko genellemelerden olusan uc bes parca sozde gozlemle debe’ye entry sokmus ulke. (bkz: )
adam finliler tombik, kadinlar cirtlak sesli falan diyor insanlar debeye sokuyor. sfagshhssj gulsem mi sovsem mi bilemedim. sizin yani bir ulke, bir demografi, bir kultur hakkindaki bilgilere olan kredi standardiniza tukureyim.
o kadar fikri yok ki milletin, bi de ulkeden bunalmisligi da hesaba katinca bu aralar sanki ne desen saksaklayacaklarmis gibi bi hal var bati ulkeleri basliklarinda.
ye giren entrye istinaden ben de yaşayıp gözlemlediklerimi paylaşmak istedim. bunu kimsenin tezini çürütmek amaçlı değil, biraz daha geniş bir perspektiften finlandiya'ya bakmak için yazıyorum. debe entrysindeki bazı maddelere neredeyse inanamadım, dediğim gibi olaya bir de uzun vadeli bakalım:
- insanları hafta içi sakin. hafta sonları ise büyük çoğunluğu evde ya da dışarıda içiyor. içenlerin çoğu birkaç kadeh değil sarhoş olana kadar içiyor. cumartesi günü sabah erken saatlerde gazetesini ve ini alıp koşa koşa eve giden 80 yaşında amcalar görebilirsiniz. çoğu göl evlerine* gidip içiyor cuma akşamından hatta. sarhoşları aşırı gürültülü, kendileri de kabul ediyorlar bunu. yani içince ingilizlerden bile daha fenalar, fakat eğlenceliler.
- çok fazla tombik insana rastlamadım. günlük rutinlerine çok bağlılar, sabah çok erken kalkar kahvaltı eder, öğlen yemeğini de saat 11'de yer çoğunluğu (bize çok erken gelse de kışın havanın inanılmaz karanlık olmasının büyük etkisi var güne aşırı erken başlamalarında). hatta bu öğlen 11'de yemek yemek baya baya alışkanlık olduğu için benimle ya da ispanyol arkadaşlarımla yemeği 11.30'da yiyen bir vardı, ortada buluşmak için. iş yerlerinde gayet güzel ve çeşitli yemekler vardır genelde, evde akşam yemeğini çok kapsamlı yemezler bu yüzden, evde yemek kültürleri zayıf.
- dillerini öğrenirseniz benzetebileceğiniz tek dil belki olur.
- temiz oldukları doğru fakat ayakkabı meselesi tamamen buna bağlı değil. ülkede 6 ay kar ve kış var, ayakkabıyla içeri girdiğiniz anda evden çamur temizlemek zorunda kalırsınız. yazın ve hafta sonları göl evlerine gidildiği için ve bu evler ormanın içinde olduğu için yine ayakkabıyla girilmez. finlandiya'da şehirde yaşayan insan bile oldukça fazla doğada vakit geçirir. hep taş, toprak, çamur ve kar yani.
- sosyal ve konuşkan finlere rastladım, fakat konuşmayana oranla azınlıklar.
- kadınların seslerine takılmadım (???) bana kalırsa gayet normaldi ortalama bir kadının sesi.
- leri ve ciderları çok popüler. sadece greyfurt değil her türlü çeşidi var. bunlar genelde hafta sonu içilen içkisidir, hafta sonu göl evi kültürü ciddi anlamda önemlidir, gidince de long drink, cider ve bira içilir büyük çoğunlukla. şehirde de dışarı çıkıp içki içeceklerse önce evde birkaç tane bunlardan içerler çünkü dışarıda sarhoş olana kadar içmek finler için de pahalı. ciderları bildiğimiz british cider gibi değil, daha şekerli ve değişik. ek olarak bunların popüler olmasına dair bilgi vereyim, finlandiya'da sert içkileri sadece alko'dan alabiliyorsunuz. alko'yu bizdeki tekeller gibi düşünebilirsiniz. sert içki dediğim sadece viski veya vodka değil, alkol yüzdesi %5.5'in üstünde olan her içki. bunların markette satılması yasak, marketten şarap bile alamazsınız. (bu alkol oranı yasağı %5.5'ten bile düşüktü, yakın geçmişte %5.5'e çıkardılar). alko'ları her köşe başında bulamıyorsunuz bu da marketten içki almayı daha tercih edilebilir bir şeye dönüştürüyor.
- hangi restaurantlara gittiğini debe yazarı umarım ekler. çünkü yemekleri inanılmaz kötü. helsinki'de yaşayan bir arkadaşıma (gezen ve dışarıda yemek yemeyi de seven biri) "neden mutfağınız bu kadar vasat" diye sorduğumda açık açık çünkü bizim milletimiz köylüydü ve yokluktan geldi demişti. eğer şanslıysanız ve bir arkadaşınızın veya ailesinin avcılık lisansı varsa güzel geyik eti falan yiyebilirsiniz. dışarıdaki opsiyonlarınız yemek için kısıtlı, sağlıklı şeyler için seçenekler ortalama; çok çeşit var ve güzel bir bruncha gitmeniz güzel bir akşam yemeğine gitmenizden çok daha olası. (finlandiya veganlar veya glutensiz beslenenler için gayet yeterli seçeneğe sahip).
- inanılmaz milliyetçiler. dışarıya kendilerini aşırı farklı lanse etseler de bir ön yargı var. bunu daha da açayım, türklere karşı bir ön yargı değil, her millete karşı bir ön yargı var. işinizi düzgün yaparsanız bu ön yargı ortadan kalkıyor, işlerine ve kurallara saygılılar.
- nüfusun yaşlı olduğu doğru. arabalar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, herkes arabasını 5 senede bir değiştirmese de bakımlı kullanıyor. fakat etrafta bir sürü 20-30 senelik araba yok. ("eski araba" kavramı göreceli sonuçta ama etrafta boyası dökülen araba falan beklemeyin).
- çok adası olduğu doğru. isveç ve norveç'ten sonra dünyada en çok adaya sahip olan 3. ülke finlandiya.
- büyük şehirlerde 60 metrekare ev kirası kesinlikle 600 euro değil. alakasız ve uzak bir şehirde (küçük) 900 euro veriyorum aynı boyutlarda bir ev (apartman dairesi) için. fin arkadaşım helsinki'ye 30 dk olan bir yerde 25 metrekareye 450 euro veriyor ve bunun çok ucuz olduğunu söylüyor. ayrıca apartman komplekslerinde ciddi bir ödüyor ev sahibi. bunu bizdeki apartman siteleri gibi düşünmeyin, güvenlikli vesaire değil, sadece 20 daire olan apartman kompleksine ev sahibi 200-400 euro aidat ödüyor*. dolayısıyla kiralar asla ucuz değil.
- otobüs sistemleri gerçekten kötü. trenleri çok daha düzgün fakat avrupa'daki gibi her dakika her yere gitme imkanınız yok, seferleri kısıtlı, nüfus az. bu büyük bir problem yaratıyor. (bu arada biletsiz toplu taşıma kullanmayın, neredeyse her seferinde kontrol ediyorlar ve cezayı yapıştırırlar, ceza yiyeni çok gördüm).
- doğası gerçekten çok güzel. arkadaşlarınızın göl evi falan varsa daha güzel. bu evlerin her şey dahil hotel gibi olmasını beklemeyin yalnız, saunayı odun taşıyıp yakıyorsunuz, yeri geliyor bulaşıklar gölden taşıdığınız suyla yıkanıyor . elektrik ve suyu olanı da var, olmayanı da var.
- rusça plakalar vesaire doğu finlandiya'da var. batısına giderseniz aynı şekilde isveççe görürsünüz her şeyi. bundan şikayetçiler. bir arkadaşım ülkenin batısında yemek yerken garson sadece isveççe konuştuğu için bayağı sinirlenmişti. komşularının etkileşimini mimaride de görmek oldukça mümkün.
- modayı takmıyorlar. ikinci el kıyafet ve eşya almak çok yaygın. bir ceketi sıkıldığı için çöpe attan fin pek göremezsiniz, bu onlar için burnu büyüklüktür. değerlendirirler. herhangi bir eşyayı kullanılabilecek durumdaysa kullanırlar veya bağışlarlar, ziyan etmezler. ne giydiklerine aşırı dikkat etmiyorlar, bu konuda kuzeyin incisi stockholm. orada moda önemli .
tekrar belirteyim, uzun süreli gözlemlerimi yazdım, kimsenin yaşadığı şeyi "hayır bu böyle değil" demek için değil. gezmeyi, gelmeyi veya yaşamayı düşünenler bir de bu açıdan baksın, düşünsün. kışı, insanları, kültürü daha yazılacak çok şey var ama bu kadar yeter bugünlük .
tüm genellemeler gibi bu ülke hakkında yapılan genellemeler de yanlıştır. ortamına göre tüm insanlar değişir. ama bunların kafadaki türkiye imajı "genel olarak" evlerden ırak olsun.
rusya sınırına duvar örmeye karar veren ülke. göçmen akını ve rus saldırısı ihtimalini bertaraf etmek için harekete geçilmiş.
iki gündür 'de anlatılan ülke ama sizden saklanan gerçeği ben açıklıyorum.
dünyanın hiçbir yerinde olmayan terbiyesiz ve ahlaksız bir coğrafyası vardır.
resmi olarak kışa girmiş, kar bekleyen ülke. zaten lapland, kuzey civarıa yağıyor bir haftadır. güney, helsinki vs bekliyor.
bir süredir egitim için bulundugum ülke. otelim helsinki merkeze 20 dakika uzaklıkta ormanlık alanda bir otel. önünde güzel park ve yürüyüş yerleri var. hava oldukça soguk. bu soğukta bile herkes parkta yürüyüşte ve bisiklet sürüyor. gayet sakin huzurlu bir yer. insanlar güler yüzlü. fiyatlar avrupaya göre pahali. saat 4 itibariyle hava kararmaya başliyor. benim gibi soğuk kapalı hava, sükunet arayan insanlar için cennet bir yer. şehir merkezi cok sakin, insanların eğlence anlayışı mekanlarda alkol eşliğinde yemek yemek, yazın daha kalabalık oluyormuş gerçi,düzenli bir sehir ve insanların mekanlarin aristokratik bir havasi var. ama bir batı avrupa şenliği ariyorsaniz sizin için yanlış tercih olabilir.
görmeniz gereken yerlerin kısa bir listesini yapayım : uspenski cathedral, white (judge cathedral), ulasal kütüphane, helsinki büyüksehir müzesi, esplaanadi caddesinde dolasabilir, kamp otel'de ikinizi içebilirsiniz (tayyip erdoğan gittiği zaman bu otelde kalıyormuş) mekan olarak irish pub güzel, daha sert bir muzik isterseniz boothill rock bara gidebilirsiniz. hafta içleri gece hayatı pek yok ama carsamba aksamina küçük cumartesi diyorlar, daha canlı oluyor.
edit: asagida googledan falan bahseden biri olmuş. bugün bir okulu egitim icin ziyaret ettik ve öğretmenlerin maaşlarını bizzat kendim sordum . ortalama bir öğretmenin aldığı maaş 4000 euro ve bunun haricinde bir cok haklari var ve el üstünde tutuluyorlar.lisede mesela başlangıç maaşınız 2800 euro. bunun haricinde promosyonları vs da var.
ben bizzat okullarina gidip öğretmenleri ile yoneticileri ile konusup bilgi paylaşiyorum adam aşağıda bir link paylaşıp bunlar sacmalik diyor. ne ilginc milletiz gercekten.
öğretmen maaşlarının 4-6 bin euro arasında olduğunu kim söyledi acaba? bi öğretmen olmadığı kesin. çünkü aslında bu miktarın hemen hemen yarısı kadar.
google da ufak bir arama yaparak bu sacma bilgilerin yanlis oldugunu cok rahat anlayabilirsiniz.
edit: ilgili entrideki sacma bilgilerin cogu silinip editlenmis. ortalama bir ogretmen maasi brut olarak 4000 euro. buna kimse bir itiraz etmiyor. su sitede de 3500 euro oldugu goruluyor ama brut maaslar tabi ki bunlar.
ogretmen maaslarin 4-6 bin euro arasinda olmasi yada mortgage faizleriyle alakali seyler tamamen sacmalikti (belki gittiginiz okulun ozel bir anlasmasi olabilir bazi sendikalar bu tarz seyler yapabiliyor)
bu ülkede okul yöneticisi olma gereklilikleri; yüksek lisans derecesi, söz konusu eğitim düzeyiyle ilgili bir öğretmenlik yeterliliği, öğretmen olarak meslek deneyimi, finlandiya ulusal eğitim kurulu tarafından onaylı eğitim yönetimi sertifikası ve eğitim liderliği ve yönetimi alanında üniversite çalışmaları (minimum 25 kredi) olmak üzere dört temel alanı kapsamaktadır. 1998 senesinde yürürlüğe girdiğinden günümüze değişiklik yapılmamış sadece bazı maddeler eklenmiştir.
finlandiya mesleki eğitim yasasının 3. bölümünde yapılan 04/02/2021 tarihli değişikliği ile okul müdürünün eğitim kurumunun eğitim dilinde mükemmel sözlü ve yazılı becerilere sahip olması gerekmektedir.
187.888 tane göle sahip olan ülke.
hep ilgimi çeken ama uçuşların ve hayatın çok pahalı olduğunu bildiğim için bir türlü gidemediğim ülkedir.
şu ana kadar italya, abd, irlanda ve finlandiya'da uzun dönemli yaşadım ve çalıştım. doğası, insan ilişkileri, ekonomisi, çalışma şartları ve kültürü ile benim için (yani beyaz yakalı bir göçmen için) finlandiya açık ara yaşanılacak en iyi ülke. iklimi biraz zorlayıcı. güney finlandiya'da bile şu sıralar hava 3te kararmaya başlıyor ama bunun dışında mükemmel bir ülke. dünyaya bir daha gelirsem umarım fin bir aileye doğarım ya da norveçli ya da isveçli.
gelen sorular üzerine sıralamamı şu şekilde yapabilirim:
insan ilişkileri medeni mi ya da laçka mı?
1-finlandiya (en medeni)
2-abd
3-italya/irlanda
sunduğu ekonomik koşullar?
1-abd (araba, ev, kıyafet vs)
2-finlandiya
3-irlanda
4-italya
kültürel etkinlikler ve ücret olarak ulaşılabilirliği?
1-finlandiya
2-italya
3-abd
4-irlanda
iş (iş-yaşam dengesi ve profesyonellik):
1-finlandiya
2-abd
3-italya/irlanda
psikolojinizin hava ile ilişkisi yoğunsa tavsiye etmediğim ülkedir. nitekim yukarıdaki yazarın da belirttiği gibi hava 3'te kararmaya başlıyor demiş ama benim genelde tecrübe ettiğim hava 14:00'da kararmaya başlıyor zaten soğuk bir de erken kararmaya başlayınca böyle tatlı tatlı öğlen yemeğini yerken böyle işin ta amk derken buluyorsun kendini.
türkiye'den gidildiğinde kültür şoku yaşatan ülke. kamusal alan açısından dünyada kendinizi bu kadar rahat, korunaklı, özgür hissedebileceğiniz ülke sayısı çok yoktur.
tüm bunların yanında ülkede geçirdiğim kısıtlı günlerde beni en çok şaşırtan olay töölö'de bir markette başıma geldi. havası türkiye'ye göre oldukça soğuk olduğu için helsinki'deki üçüncü günümüzde eşim boğazında ağrı hissetti. otele dönmeden markete uğrayıp bal ve süt almaya karar verdik. malzemeleri alıp kasaya kadar gittim. eşim peçete de alalım dedi. bal ve sütü market kasasının kenarına bırakıp peçete aramaya yöneldim. peçeteyi aldıktan sonra bir kaç ürüne daha bakarken yaklaşık beş altı dakika vakit geçirdik. kasaya geri döndüğümüzde bizim süt ve balın arkasına üç kişi sıraya geçmişti. bizim malzemeleri kenara çekip aldıkları ürünleri kasiyere vermemişler. kasiyer de müşterilere gelin dememiş. kasanın etrafında üç müşteri bir kasiyer bizim alışverişimizi bitirmemizi bekliyor. yüzlerinde de hiçbir memnuniyetsizlik yok. tabi insan anlık utanıyor hanzoluk yaptım diye. neyse sorry mizi diledik, paramızı ödedik kiitos diyerek marketten ayrıldık.
kendimi nazik, hoşgörülü olarak görsem de yaptıklarını yapmak aklımın ucundan geçmezdi. yaptıkları hala çok normal gelmese de ülkemizdeki acelecilik, kurnazlıktan sonra çok iyi gelmişti. koca kalpli, uzun boylu ve nazik suomilere selam olsun.
buzul çağı’ndan, aşağı yukarı milattan önce 8800 senesinden beri finlandiya bölgesinde yaşanmıştır. yerleşim önce su yollarının kıyılarında başlamıştır. finlandiya bölgesi sürekli olarak canlı bir ticaret yolu üzerinde olmuştur. finlandiya’nın en eski şehri turku, ticaret yeri anlamına gelmektedir. finliler kendilerini batı avrupalı olarak görmektedirler, çünkü isveç egemenliğinin bir parçası olmak finlileri sıkı bir şekilde batı kültürüne bağlamıştır. örneğin, orta avrupa’da otuz yıl savaşları’nda finli askerler isveç birliklerinde savaşmışlardır. yine de aynı zamanda doğudaki ticaret merkezleri ve ortodoks kilisesi ile de bağlantılar sürmüştür. bağımsızlığın ilk zamanlarında finlandiya’nın durumu zayıftı. bağımsızlıktan çok kısa bir zaman sonra kanlı bir iç savaş başladı. savaş kızıl işçi sınıfı ile beyaz hükümet güçleri arasında yaşanmıştır. beyazlar almanya’dan, kızıllar rusya’dan destek aldılar. savaş beyazların zaferi ile sona erdi. finlandiya ve sovyetler birliği arasında 1948 senesinde dostluk, işbirliği ve karşılıklı yardım sözleşmesi imzalandı. bu sözleşme ile devletler yabancı tehditlere karşı birbirlerini savunma sözü verdiler. finlandiya aslen bütün soğuk savaş boyunca sovyetler birliği’nin tampon bölgesiydi ve ülkenin dış ve iç politikasını sovyetler birliği korkusu yönlendirmiştir. yaklaşık 1995 senesinden sonra finlandiya’da ekonomik gelişme başladı. en önemli şirketlerden biri cep telefonu üreticisi nokia’dır. finlandiya 1995 senesinde avrupa birliği’ne katıldı ve para biriminin euro olarak değiştiği ilk ülkelerden biri oldu.
kaynak:
normal bir millet barındırıyor. aralarından iyi insanların çıkması, insan geçmeyen şu coğrafyada güleryüzlü olmaları bir şeyi değiştirmez. bir tanesi bana işyerinde hayatı zindan ediyor mesela.
istifayı basıp türkiye'ye dönesim var. her hafta her hafta bunla yaşayamam gerçekten.
en az 4 yilda (es durumu) veya 5 yilda (calisan olarak) vatandas olunabilen ulke.
(bkz: türkiye'den siktir olup gitmek)
pek çok açıdan mis gibi ülke olsa da bu iklimle kimsenin yuvası olamaz. eğer küresel ısınmanın etkileri gerçekten anlatıldığı gibi olacaksa kendi coğrafyası sınırlarında bu ülke güzelleşecektir. tabi gün doğum ve batış saatlerindeki absürtlük var oldukça küre soğusa kaç ısınsa kaç yazar onu da bilemedim.
hakkinda belki de hayatinda ilk defa yurtdisina cikmis kisiler tarafindan ovguler duzulen, hatta bir finli, "bak oyle degil, gercegi boyle" dese, "yok ya sen yanlis biliyorsun" diyecek bir suru insanin oldugu ulkedir.
calisana verdigi haklar butun nordic ulkeleriyle hemen hemen aynidir, ne eksik ne de fazla. nitelikli gocmen cekme de, kendi calisma bakanliginin aciklamasina gore nordic ulkeleri arasinda en son siradadir. bunun sebebi, cografyasi ve daha tutucu gocmenlik politikalari. ikincisi icin bircok yasal duzenleme yapiliyor.
iklimi icin yapacak cok da bir sey yok ama bu dezavantaji da aslinda avantaji. cunku iklimi nedeniyle, politize olmus gocmen pek gelmiyor. gelen genelde beyaz yakali isinde gucunde calisan kesim. kendi vatandasinin da gunluk siyasetle cok fazla ilgisi yoktur, vergi ve vergileri ilgilendiren konular disinda. hal boyle olunca, diger ab ulkeleri kadar gunluk siyasi olaylara maruz kalmazsiniz. bundan dolayi bana gore komsularindan daha yasanilabilir bir ulkedir.
pekkanen kismina gelince, bu herkese verilen bir hak degildir. bu genelde sendikasiz calisilan yerlerde olur. eger ki calisma saatleriniz calisma saatleri kanunu ile duzenleniyorsa bu kisiler genelde alir bu izni. ancak yazilim firmalari, muhendislik firmalari vs. buradaki calisma duzeni, siz sendikasiz olsaniz bile, sendika anlasmalari ile duzenlenir. sendika anlasmalarinda 37.5 saat haftalik calisma saati tanimlanir ve pekkanen otamatik olarak dusmus olur zaten, ekstra boyle bir hak vermezler size.
hastalik iznini ise aylik izin gibi dusunmek zaten ayip, verilen her hakki kotuye kullanmakla mukellefiz valla. her neyse, 2 gun izin amirinizin onayi ile herhangi bir saglik raporu vs almadan alabilirsiniz, dogrudur. ancak finlandiya'nin calisma yasalari sizin sagliginizin takibini de kismen isyerine verir. eger siz cok fazla hastalik izni almaya baslarsaniz, is yerinizin sizi is guvenligi ve sagligi merkezine gonderme yetkisi var. hatta konuya kendisinin de mudahil olma yetkisi var. bu is sagligi merkezinde ise size neden boyle oldugu ile ilgili detayli sorular soruluyor. ha olur da sizin bunu kotuye kullandiginiz anlasilirsa basiniz derde girer. finlandiya'da her sey guven uzerine kuruludur, eger bu guveni bir kez kaybederseniz caniniz esasli yanar. kucuk ulke oldugu icin her yere sizinle gelir bu gecmisiniz.
ilk ayak basmamızdan yaklaşık 1.5 yıl geçmiş. finlandiya, finler ve burada yaşamakla ilgili tamamen kişisel deneyim ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. bizim için 1.ağızdan kaynak bulmak kolay olmamıştı. okumak ya da çalışmak için gelmek isteyen insanların işine yararsa ne mutlu.
* öncelikle burası sakin bir memleket. acele diye bir şey yok. ilk geldiğinizde yaptırdığınız nufüs sistemi ve kela kaydınız aylar sürebilir. (çalışan için daha hızlı olabilir ama eş ve çocuk için süreç uzayabilir). online banka girişiniz olmadan zaten bir hayaletsiniz. hepsi olacak, ama zamanla.
* aynı zamanda sessiz bir memleket, nasıl isterseniz yaşayın ancak bunu mümkünse sessiz yapın. ses çıkartırsanız gözler size döner. sessiz iseniz boxer ile helsinki merkezde hava 3 dereceyken boxer ile koşun kimse dönüp bakmaz
* herhangi bir anayoldan 5dk uzaklaşarak bir ormana ya da koruya girebilirsiniz (şehir merkezlerinde parklara). buralarda yollar patikalar, tabelalar ve ışıklandırmalar vardır. muhtemelen yürüyüş ya da koşu yapan birileri vardır.
* yokuş diye bir şey neredeyse yok, ülke dümdüz.
* her resmi tabela (özellikle güney'de), anons ve yazışma iki resmi dil olmasından kaynaklı hem fince hem isveççedir . ilk başlarda kafa karıştırıcı ama sonra dilleri ayırt etmeye başlıyorsunuz.
* fince öğrenmesi kolay bir dil değil ancak türklerin bariz avantajı var.
* helsinki bölgesinde 5-6 farklı dilde eğitim veren ilkokul mevcut. anadilinize göre çocuklarınızı o okullara gönderebilirsiniz (türkçe yok ama ileride ek ders olarak alabiliyorlar). bizim çocukların öğretmenleri ne olursa olsun evde anadili konuşmaya devam edin, unutmamaları çok önemli dediler defalarca.
* iş hayatında ve genel olarak sosyal yaşamda söz senettir. bir şeyi yapacağım derseniz yapmanız beklenir, aynı şekilde siz de size verilen sözün tutulmasını beklersiniz. (bir keresinde bir şey almak için masaya nakit parayı koydum, satıcı ne kadar var diye sordu, miktarı söyleyince saymadan alıp kasaya koydu. şahsen yolda bulsam sayarım)
* finler şaşılacak seviyede alçakgönüllü insanlar. umulmadık anlarda insanların çok farklı özellik ve meziyetlerini öğrenebilirsiniz.
* ülkenin orta ve kuzeyine gittikçe küçük şehirlerin merkezleri küçülür, insan sayısı daha da azalır.
* çalışan kesim güneyde kümelendiği için tatil dönemlerinde kafa dinlemek için lapland'e ya da orta finlandiyadaki memleketlerine giderler ki oraların hiçliğin ortası olduğuna yemin edebilirim, gidip fotoğrafını çekip ispat da edebilirim.
* kışın erken çöken karanlıktan çok yazın doğru düzgün kararmayan hava daha kötü etkiliyor.
* helsinki'deki çoğu arsa belediyenin. evi satın alsanız bile arsaya kira ödemeye devam ediyorsunuz. toprak önemli.
* şahsen tampere'yi şehir olarak helsinki'den daha çok beğenmiştim ama işçi sınıfı şehri olduğundan mı daha başka bir sosyal/kültürel hikayeden mi bilmiyorum buralılarla ilgili bir makara söz konusu, anladığım gün taşlar oturacak.
* bir hizmet aldıysanız, fatura evinize sonradan posta ile gelir, barkod ile okutur ödersiniz. postalar önemli.
* araba alım satımı anlaşma üzerine online sistem üzerinden yapılır, noter vs yok.
* kışın uygun lastikleri takmadan 100m gidemezsiniz (zaten yasak) . kar her yeri örttüğünde sizin sokağınız ya da caddeniz temizlenene kadar 1-2 gün geçebilir.
* devlet ve belediye ile ilgili hizmet, ceza ve harç gibi ödemelerinizin birçoğu gelirinize bağlıdır. o yüzden bir yıl öncesinden çok kazansanız dahi dolaylı olarak ödedikleriniz yüzünden elinize daha az kalabilir.
* şehir merkezinde köşe başında sigara için ve 5dk geri sayın, biri gelip sigara isteyecektir. sigara inanılmaz pahalı (marlboro 10.20€). zaten içen de çok yok.
* yüksek vergili ürün alışverişi yapılacaksa feribota atlayıp tallinn'e gidilir. benzin, alkol, sigara limit dahili ne varsa yüklenilir gelinir. ab içerisi olmasına rağmen sınır polisi feribot çıkışı 3-5 sıra arabayı kontrole çeker. sınır önemli.
* kaynağı belli olmayan parayı sisteme sokmak (bankaya yatırmak ya da bir şeyler satın almak) neredeyse imkansızdır.
* herhangi bir spor yapmadan bu coğrafyaya ve topluluğa ayak uydurulabileceğini düşünmüyorum.
* sokaklar çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve geri kalan herkes için günün her saati güvenli. bunun sebebi her tarafta polis ya da güvenlik olması değil, genelde bir vukuat olmaması.
* şu ana kadar gördüğüm sokak hayvanları bizim sokakta yaşayan tavşan ailesi ve ilerideki koruda bulunan sincaplar.köpek sahiplenme ise oldukça yaygın.
* fin sessizliği diye bir şey var. bir fin ile toplantı ya da sohbet sonrası sessizce konuşmadan dakikalarca oturabilirsiniz ve bu gayet normal bir şeydir.
* okul öncesi eğitim ve ilkokulun ilk senesinde (sonrası ile ilgili bilgim henüz yok) en önemli şey çocukların oyun oynaması. gerisi bir şekilde öğretilir diye bakıyorlar.
* geçen sene bizim kızın sınıfı hep beraber okul bahçesinde buzları kazıyarak kar yığınının eriyip akacağı kanalları yaptılar bir hafta boyunca. öğretmeni bu oyunun kendi çocukluğunda da en sevdiği oyun olduğunu anlattı.
* kütüphaneler bir çok işinizi belirli bir yere kadar ücretsiz yapabileceğiniz sosyal alanlar. zaten büyük bir ev gibi.
* fin mutfağı diye bir şey yok. herhangi lezzetli bir yemeği de yok. şirkete gittiğim günlerde öğle yemeklerinde bu konuda biraz kabalaşabiliyorum.
* marketlerde 2.6€ olan ispanyol salatalığı yerine 4.6€ olan fin salatalığı alınır. fin üretimi olan her şey önceliklidir.
* göçmenlerin bir çoğu köyünde nasıl yaşıyorsa burada aynı kurnazlıkla yaşamaya devam ediyor. uyuma bu kadar direnme gerçekten büyük irade.
* devletin 40 yaş altı ilk kez ev alanlara çok güzel bir yardımı var. kiralar mortgage ödemesinden daha pahalı.
* finlandiya'da ucuz olan hiçbir şey yoktur.
sürdürülebilir kalkınma çözümleri ağı'nın her yıl yayımladığı raporunda son 5 senede üst üste ilk sırada yer alan ülke.
bu arada ülke isminin anlamı (suomi) bataklık/çamurdan gelmektedir.
finlandiya kendini hep yolsuzluğun olmadıgi, sosyal devlet olarak pazarlasa da özellikle iş dünyasında ahbap çavuş kapitalizmi cronyismçok yaygın durumda. iş bulmada "ne bildiğinizin değil sizi kimin bildiği" daha onemli bir durum oldugunu tecrübe etmiş oldum. yani bu konuda turkiye'den farksız. is ilanlarında ingilizce yanin akici fince bir de isveçce talep ederek direk göçmen başvuruları elenir. abd ya da ingiliz beyaz göçmenler icin de bu geçerli.
ülkenin en çok okunan gazetesinde türkiye ile ilgili bir haber var şu an ve başkenti istanbul gibi yazmışlar. "istanbul'un onayı için" falan diyor yazıda :) merak edenlere link
daha başkentini bilmedikleri ülkeyi yargılayıp durmasalar keşke.
not: twitter'da millet taşşak geçince düzeltip düzeltme yazısında da hatalarını kabul etmişler.
bir fin ile evli olmama ragmen demografisi bozulur ise dogal guzelliklerinin bu denli korunabilecegine inanmadigim, bu yuzden monoetnik kalmasi gerektigini dusundugum ulke. senede bir iki kez gidip gormek guzel.
dogaya saygilari besikten gelen bir sey. surdurulebilirligi icin aldiklari onlemleri, kurallari duyunca sasiriyorsunuz.
ayrica isvec denen dallama ulke yuzunden nato konusunda hakki yenen ulke.
sık sık gitmek zorunda kaldığım, tabiatı güzel, insanları sessiz ve kibar, bir sürü karekteristik barındıran bana göre asla sürekli yaşanmaz olan süper sıkıcı kuzey ülkesi.
nato süreci için kendilerini isveç ten ayırmayı reddeden, görüşmelere ara verelim diyen ülke.
finler ve türklerin tarihi bağları var ancak bu arkadaşlar isveç i bu kadar seviyorsa kendi hallerine bırakmak daha iyi.
putin denen çakma adolf bunlara saldıracak ve bizim askerimiz bunlar için savaşacak?
putin, isveç e dalarsa viski açacağım, finler bu kafaya devam ederlerse bir viski de bunlar için açacağım herhalde.
elbette akp den kararlı, "dik duruşlu" bir politika beklemiyorum, üç gün sonra "isveçli müslümanları düşünerek onaylıyoruz" diye bir şey söylense şaşırmam.
akp yerine gelecek başka bir partiden de bu konuda katı bir politika beklemiyorum, maalesef.
bugünler unutulmasın diye tarihe küçük bir not olsun bu entry...
ek: kendisi "ampulcü" veya ortaklarından birinin sevdalısı olduğu halde değilmiş gibi yapan, üstüne başkalarına troll diyen, tarih bilgisi osmanlı dan kırıntılar olan bir şahıs -finlerle tarihsel bağımız yok, isveçle var" diye "laf atmış". muhtemelen demirbaş şarl ı öğrenmiş abisi, onun üstünden hayallere dalmış.
türk tarihi osmanlı dan ibaret değil, türklerin tarihini bu şahıs ve benzerlerinin yazmasına izin verirseniz öyle gibi görünür. gerçekler kendisini arayanı bekler. merak edenler attila dönemini araştırsın.
isvec girmezse nato'ya girmesinin pek bi anlami yok, cunku rusya girerse isvec'e ulasmak icin vurup gecer (finlandiya'da hicbir bok yok cunku ve bunu diyen ben değilim finler. aç helsingin sanomat yle falan oku malın evladi)
hem finlandiya hem isvec vatandaslari kendi ulkesi icin savasmaz bu arada. aninda amerika'dan sıgınma alirlar cunku ulkenin genelinde insanlar utangac, birebir sozlu tartismaya bile girmekten cekinen, anaokulunda reflektorlu kiyafetle kaldirimda yurumus insanlar. liselerde de ortadogudan gelen gocmen cocuklarindan daha kalabalik olsalar bile dayak yiyorlar. canlari inanilmaz tatli, kesinlikle gercek savasa girme ihtimalleri yok.
edit: şu anki apolitik woke nesille 100 yıl önce tek bir zafer kazanan dedelerini karşılaştırmak için süzme gerizekali olmak lazım. kurtuluş savaşındaki dedelerimiz ile enka kolejinde okuyan "lodos can" i karşılaştırmaya benzer. askerlik zorunlu değil ve nüfusun önemli askere gitmeyi tercih etmiyor ne anketi sayıklıyorsunuz ya? göçmenlerin karıştıgı olaylarda anında topukluyorlar. daha geçen sene benim oturdugum bölgede kör ve yaşlı bir adamı zenciler dövup parasını aldılar. otobusteki fin vatandaşı beyazlar ise tepki vermedikleri gibi kaçtılar ve polis görgü tanıgı bile bulamadı, ulkede yaşayan zencilerden ölümüne korkan bir kitleden bahsediyoruz, siz neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz ögretin de ögrenelim yüce google'ı kullanabilen (fakat her nasılsa fince gazeteleri okuyamayan) bilgeler?
hayallerimi süsleyen bir ülkedir umarım bir gün gidebilirim
siyasetten bağımsız finlandiya ve türkiye arasında tarihsel bir bağ felan yoktur.
hiçbir finlandiyalının kabul etmeyeceği bir kaç belgesiz sav ile tarihi bağlantı kuramazsınız.
tam aksine isveç ile tarihsel bir bağımız var.
finlandiya aslında her anlamda bir baltık ülkesidir.
iskandinav değildir.
düşen ak troll kalitesini endişe ile takip ediyorum.
şu sözlükte cahil cesareti ile yazılan minik fıkraları okumak gibisi yok.
adam ruslar isveç'e ulaşmak için vurup geçerler yazmış, çünkü finlandiya'da bir bok yokmuş.
şu dünya'da bizim milletimiz kadar kendinden başka herkesi istisnasız her konuda yetersiz ve haksız gören başka bir millet yoktur herhalde.
halbuki ne kadar basit, tek yapman gereken yakın tarihini merak ettiğin ülkenin adını google'a yazıp yanına bir de merak ettiğin konuyu ekliyorsun, pıtır pıtır diziyor önüne sonuçları.
bahsettiği ülkelerden biri ikinci dünya savaşında 3 günde düşer denilen ama 3 aydan fazla direnip, coğrafya ve eldeki imkanların limitlerini zorlayarak harp tarihine geçen finlandiya.
o zamandan bu zamana da yine aynı tehdite karşı ülkenin her yerini sığınaklar ve sivil savunmaya hizmet edecek yapılar ile donatmış, ukrayna işgali başlar başlamaz da kadın erkek demeden sivillere silahlı savunma eğitimi vermeye başlamış bir ülke.
öteki de ikinci dünya savaşından sonra tüm stratejilerini olası sovyet işgaline karşı geliştirmiş isveç.
keza finlandiya örneğinde olduğu gibi, isveç'de ağzına kadar sığınak ile dolu.
kısacası her iki ülkeye karşı bir işgal girişimi de ukrayna'nın dümdüz arazisinde t-72 koşturmaya benzemez.
son olarak buyur güzel kardeşim bu da "ülken için savaşır mısın?" anketi.
bak bakalım ne düşünüyorlarmış o reflektörlü yelekle yürüyen, göçmenlerden dayak yiyen insanlar.
finlandiya’nın ikinci resmi dilinin isveççe olduğunu bilmeyen yazarların, finlandiyanın isveçle olan ilişkisine şaşırması olayı hasıl olmuştur.
tanım: şahane fonetik dili olan, uzun zamandır merak ettiğim, ancak biraz ırkçı biraz içe kapanık bi ülkedir. zamanında mastera başvurmaya çalışmıştım da başvurumu kabul etmemek için yapmadıkları katakulli kalmamıştı. ondan yaşamaktan vazgeçtim ama ziyaret edilebilir :))
aradığımı bulamadım sanıyordum ama bugün bir şekilde fark ettim içinde yaşamaktan baya baya mutlu olduğum ülke.
'ye silah satışı konusunda uyguladığı ambargoyu kaldıran devlet.
kıyamam ya, ne kadar iyi kalpli dostlarımız var bizim böyle gözlerim yaşardı.
polis teşkilatı tarafından yapılan açıklamada yakılmasının 'dini barışı' ihlal ettiği ve ülkede cezalandırılması gereken bir suç olduğunu belirtilen ülke.
ruslar zamanında kaybetmesine rağmen içinden geçtiği ve özgürlüklerini zor şartlarda kazandıkları için değerini bilen insanların ülkesi, swedistan gibi değiller doğru düzgün lobi faaliyetleriyle terör ve rusya'ya karşı sağlıklı bir iletişim kurulabilecek bir ülke, devlet başkanlığına kokocu diskocu sekreter kızları değil de devlet yönetme ağırlığı olan insanları getirirlerse batı'nın gerçek müttefiki olmayı hakederler
tampere gibi 200.000 civarı nüfuslu bir şehirde bile adım başı tesla araçlarından görmemle beni şaşırtandır. hoş şehir merkezi baştan başa yürümeyle bile 30-45 dk arası olunca soğuktan pillerin veriminin düşmesi, menzil azalmasi falan sorun olmuyor tabi.
helsinki vanta havaalaninin hemen dibinden binebildiginiz ve bizdeki yht den çok daha genişçe vagonlara sahip trenleri ile hızlıca şehir degistirebiliyorsunuz buna bayıldım. trenin 140-150 km/h ile şehirler arasında ormanlar ve sinematografik düz araziler içinden yardirarak geçmesi hele kar varsa epey keyifli oluyor.
ne kadar soğuk ve kar buzlu olsa da sabahin en erken saatinden gece yarısına kadar herhangi bir noktada bisiklete binen birini görmek mümkün. bere üstüne kaz tüyü montumun şapkasını geçireyim kafam üşümesin diye kasarken adamlar açık başla dolaşmayı geçtim bisiklete biniyor, inanilmaz bir soğuk kanlılık?
şimdi yeri ve zamanı mı bilmem ama ileride hatırlanması için yazıyorum. malum yaşadığımız bu büyük felakette sadece tüm türkiye değil adeta tüm dünya bir olmuş gibi hissettim ben. doğal olarak en çok yardımı yapan kanımızdan kan olan can kardaş azerbaycan'ından tutun bazı kesimin düşman ilan ettiği israil'e bilmem kaç kilometre ötede olan, kendisine düşman pakistan ile müttefik olduğumuzu bilen hindistan'a, son yıllarda birbirimize karşı olumsuz haberlerden başka bir şey çıkmayan yunanistan'dan yine kanlı bıçaklı olduğumuz ermenistan'a, benim de normalde sevmediğim ülkelerden olan arap ülkelerinden(ki herhalde 1-2 istisna dışında hemen hepsi öyle böyle yardımlarını yolladılar sağ olsunlar, içimdeki ön yargıyı çok büyük oranda kırdılar) adını sanını, ülke olduğunu bilenin bile bir elin parmaklarını geçmeyeceği, nüfusumuzun %99.99'unun haritada yerini gösteremeyeceği el salvador'a, ispanya, macaristan, polonya, malezya, endonezya.... hepsini tek tek sayamam ama her birini mutlaka aklımda tutacağım.
ve bir şeyi daha aklımda tutacağım. dünden beri hem twitter'da hem de google'da bu arkadaşların resmi hesaplarına bakıyorum. depremin sadece ikinci gününde attıkları sanki zorla atılmışçasına görünen basit bir taziye mesajından başka hiçbir şey göremedim en ufak bir yardıma dair. ha şu var kesinlikle ve kesinlikle hiçbir ülke bize yardım etmek zorunda değil, hatta taziye mesajı yollamak zorunda bile değil. bunu kabul ediyorum. ama aynı şekilde biz de yarın rusya belli bir ülkeyi işgal ederse, böyle bir olayı bizim de sikimize takmama hakkımız var. yarın bir gün bir ülke kapımıza "üühühü rusya bizi işgal edecek nato'ya alın bizi!1!1!1" dediğinde o ülkeye siktir çekme hakkımız var. bu karışık zamanda bu giriyi kimse okumasa da olur. sadece ileride nato görüşmeleri tekrar başladığında hatırlansın diye yazıyorum. ilerideki hükümet kim olursa olsun kamuoyu kuvvetle baskı yapmalı bence bu konuda.
not: yardım yaptığına dair en ufak bir haber bulamadığım diğer ülkeler(en azından benim gördüklerim): o ferahlığıyla, insan haklarıyla, insancıl duruşlarıyla meşhur diğer iskandinav ülkeleri; norveç ve danimarka. kanada. değerli kadim dostumuz belçika. diğerlerine bakıp emin olduktan sonra ekleyeceğim. eğer bir yanlışım varsa giriyi düzenlerim.
ekleme: 2 yazar arkadaş fince haber sitesinden 2 haber bulmuşlar haksızlık olmasın diye onları ekliyorum:
1-) ilk önce suomi finland perkele nickli yazar
şu fince haber linkini gönderdi:
habere göre finlandiya 7 şubatta sayısı belli olmayan bir arama kurtarma ekibi ve bir grup ıt profesyoneli göndermiş. aynı zamanda onlara destek olması için de "teknik destek ve yardım ekibi" adlı dört kişililk bir ekip yollamışlar yanlarında. ekip var dı mı, ne zaman vardı, nereye vardı, nasıl bir çalışma yürüttüler bunlara dair hiçbir bilgi yok. ama dediğim gibi yine de eki pvarıp yardıma başladılarsa haklarını yemeyelim. küçük de olsa bir katkıları varsa teşekkür ederiz.
2-) ikinci haber linkini thakingspeez5 nickli bir yazar yolladı.
yine fince bir haber sitesinden:
habere göre finlandiya türkiye'ye 3000 kişilik çadır göndermiş. haber tarihi bugün saat 15:32 sularında yayınlanmış. çadırlar da zaten bugün daha yeni ulaşmış. bir de haberin sonlarına doğru yukarıda türkiye'ye gönderildiği söylenen yardım ekibinin sayısını öğreniyoruz. finlandiya türkiye'ye şu ana kadar toplam 7 kişi göndermiş; üçü avrupa arama kurtarma ekibi uzmanı, 4 tane de teknik destek ekibi. bence 5.5 milyon nüfuslu ülkeye göre gayet iyi bir sayı. hem zaten diğer ülkeler yeterince arama kurtarma ekibi göndermiş. bak bunlar gerçek eksiğimizi görüp 4 tane eksikliğini fazlaca hissettiğimiz teknik destek elemanı yollamışlar. teşekkürler finlandiya. nato üyeliğin onaylanmıştır..
son olarak aynı yine aynı sitede avusturya ve almanya'nın artan çatışmalar sebebiyle yardım ekiplerini türkiye'den çektiğine dair bir haber gördüm. yine bugün bazı islamcı tiplerin israil ekiplerine sataştığına dair bir haber de okumuştum. ama bu tür hareketlere rağmen israil ekibi bölgeden çekilmedi tam tersine çalışmalarına devam ediyorlar. şimdi linkleri arayıp bulmakla uğraşamayacağım kendiniz arama yapsanız da bulursunuz. aradaki fark görülsün istedim. kimin kara gün dostu kimin iyi gün dostu olduğu bilinsin istedim..
30 haziran 2012 ve 1 eylül 2012 tarihleri arasında geçici olarak, 15 ağustos 2014 ve 19 ocak 2023 tarihleri arasında da kalıcı olarak yaşadığım ülke. kısa kesmek gerekirse, bir türlü memnun kalamadığım, çeşitli nedenlerle mutlu olamadığım bir ülke. finlandiya macerasının ardından, geçen ay, abd'ye taşındım. vatandaşlığını aldığım için, abd hoşuma gitmezse tekrar buraya dönebilme imkanım var. yeni göçenlere başarılar.
(bkz: ) bu entryi güncellemeye devam edicem.
genç bir başbakanları var. bir önceki başbakanları posta görevlilerinin grevini iyi yönetemediği için istifa etmiş. misal bizde de eğer şu olursa ülkeyi yöneten sorumluluk hissedip istifa eder.
hmmm
bir saniye bulucam
hmmm
bulamadım
(bkz: )
yardım yapmadı demiş, gerçi fazlasıyla cevaplamışlar ama yardım yapmama gibi bir durumları yok. okullarda bile öğrenciler depremzedelere destek için para topladı. kendi gözlerimle gördüm. fin halkı iyidir ve duyarlıdır.
bu guzelim ulkede gecen yasadigim bir aniyi anlatmak istiyorum.
cogunlugunun fin oldugu cok uluslu bir komitede organizasyon ekibindeyim, finlandiya’nin en buyuk kayak etkinliklerinden birini duzenliyoruz. 60 civari ulkeden 7 bin civari yarisci ve seyircinin geldigi bir etkinlik.
3 haftadir toplantilarda konustugumuz bir sey var:
- yemekleri birebir yetirmek, 1 tabagi bile cope atmamak.
- sifir karbon veya en minimumda etkinligi sonlandirmak.
- geri donusturulebilecek her urunu geri donusturmek.
- bir urun alirken mumkunse ucretsiz, degilse korkunc bir fark olmadikca yerel ureticiden almak.
ben de merak ettim sordum en tepemizdeki isime, devlet regulasyonu bu sanirim (butun butceyi finlandiya devleti veriyor) eger kosullari yerine getirmezsek yaptirimi nedir diye kadin dedi ki “hayir, tamamen kendimiz istiyoruz. 20 yildir da boyle, gelecege olan sorumlulugumuz bu dedi.”
butun bu yaptigimiz fedakarliklar, butcenin neredeyse %15’ini ayirdigimiz plan tamamiyle kendi insiyatifiymis organizasyonun. 3 milyon euroluk (italya gecen sene birebir ayni etkinlige 20 milyon harcamis) bi proje bu, siz hesaplayin.
normalde saydigim bu gereklilikler icin minimum 70 calisana ihtiyacimiz var etkinlik suresince, ilan vs. vermememize ragmen 800 gonullu basvurdu. cogu da cocuguyla ve basvuru motivasyonlarinda “cocuguma cevre duzeni bilinci kazandirmak” “sizlere yardimci olmak, cevreye yardimci olmak” gibi seyler yaziyor.
bu bilince gelir miyiz turkiye olarak bilmiyorum, sohbet arasinda soruyorlar mesela digerlerine bana “sizin ulkenizde nasil olurdu bu etkinlik?” diye cok ruhum daraliyor bir dusununce. umarim gelecekte daha iyi gunler yasar turkiye.
turkiye ile karsilastirilmasi çok sevilen 5.5 milyon nüfusa sahip butik ülke. ulan bir kere sadece nüfusa bakınca neden orda yasanan güzel seylerin burda yasanamadigi anlasiliyor. zorlasan her insanin birbirini tanıyabileceği, rus tehditini saymazsak coğrafi olarak kebap bir lokasyonda bulunan ülkede tabi ki eğitim sistemi de ovulur, yok ski organizasyonunda geri dönüşüm de yapılmaya calisilir. derdi olmayan ülkelerle bizim gibi hem coğrafi hem de popülasyon olarak derdi olan ülkelerin karsilastirilmasi bir saçmalıktan ibarettir. sen de dusur tc'nin nüfusunu 15 milyona, sen de yap komsularini ısveç norvec, o zaman sahip olabilirsin bunların derdine.
finlandiya'ya kebab konumda demek nasil bir cehalet aklim almiyor. su an aktif olarak bir savasta bulunan, elinde binlerce nukleer bomba bulunduran, gecmiste yillarca savastigi, her ay putin'in "sirada finlandiya var" diye aciklama yaptigi rusya'nin sinir komsusu nato'da olmayan bir ulke finlandiya.
suriye, iran, irak toplansin bize savas acsin. sence rusya kadar buyuk bir tehditler mi? sence finlandiya ordusu turk ordusu kadar guclu mu? bu adamlara kebab demek cok buyuk bir salaklik.
ayrica sanki ben demisim ki "ah ulan bunlar cok iyi biz degiliz" nufusla bu isi gecirmek de klise bir sacmalik halini aldi. cok seviliyor nufusunu konusmak bu ulkenin, lokasyondan bahsediliyor mesela sanki her gun ermenistan yunanistan suriyeyle savasiyormusuz gibi. 100 yil oncenin olaylari bunlar abicim, sen buyuk turkiye cumhuriyeti olarak ordunu guclu tutarsan ne lokasyondan etkilenirsin ne de teroristten.
ayrica surekli siz demiyor musunuz "turkiye jeopolitik konumu acisindan cok onemli bir ulke" diye, simdi isinize gelmeyince mi "jeopolitik konum" olarak kotu bir yerde oldu.
16 kat daha fazla nufusu var turkiye'nin bunun yaninda ucuz isgucu, hammaddeye erisimi, know-how'i, lojistik olarak cok iyi bir konumda olmasi, tarim arazilerinin cok fazla olmasi, en fazla ziyaret edilen 9. ulke olmasi, genc ve egitilmis bir nufusu, cok genis bir uretim yelpazesi var.
bunlara ragmen finlandiya'nin sadece 3 kati gdp'miz olmasi tamamiyle fiyaskodur ve bunu "nufusumuz cok" "dusmanimiz cok" diye gecistiremezsin.
her gun savasin esigine gelen tayvan'in gdp'si niye ayni o zaman turkiyeyle? butun dunyadan ekonomik ve sosyal olarak dislanan birkac ulke haric yaptirim uygulanan, cok baskici bir rejimin oldugu, insan haklarinin sifir oldugu rusya'da halk sokakta bale mi yapiyor da bu kadar buyuk ekonomileri var?
nufusu surekli dezavantaj goruyorsunuz, ben bunun nedenini anlamiyorum. bu nufusa sahip olan turkiye su anki halinden minimum 1.5 kat daha guclu olmali ekonomik anlamda. ordumuz mu gucsuz sanki? surekli bir savas tehditi varmis gibi konusuluyor. dunyada sicak savas tecrubesi en cok olan ordulardan birisi turkiye, 5 bin tane terorist yuzunden mi dertlerimiz oluyor?
coğrafi olarak kebap lokasyondadırlar evet rusya'nın ışid veya pkk gibi finlandiya içinde terör eylemi yaptığını görmedim siz gördünüz mü? rusya'nın finlandiya'yı işgal gibi bir doktrini / planı / temennisi dahi bulunmamaktadır ve bu sebeple finlandiya ve isveç'te askerlik zorunlu değildir. ukrayna savaşına kadar nato'ya üyelik gibi bir gerek görülmemiştir ki şu an bile böyle birşeyin gerekli olup olmadığı tartışılmaktadır. askerlik şu günde hala zorunlu değildir. yuz yil once girmisler bravo yuz yil once bize de giren gireneydi o zaman italya bize de hala tehdit :))
öte yandan türkiye çürük bir orta doğu kültür ve zihniyetinin ve din baskısının tam ortasındadır, iki adım ötemizde rusya gibi bilim sanat ülkesi değil şeriat ülkeleri varken neyden bahsediyorsunuz kuzum? hani genlerimizde bir kusur olduğunu ima ediyorsanız bilelim.
'suriye, iran, irak toplansin bize savas acsin. sence rusya kadar buyuk bir tehditler mi? sence finlandiya ordusu turk ordusu kadar guclu mu? bu adamlara kebab demek cok buyuk bir salaklik.' <-- üsluba bak. pardon ama bence de bunu yazmak salaklıkla da kalmayıp cehalet boyutuna girmiş.
dip not: finler karşıt görüştekilere 'salak' falan gibi ithamlarda bulunmuyor. madem övüyorsunuz onlar gibi davranmayı ögrenin.
kebap mı, canı sıkılan adamlar ülkesini işgal etti canı sıkılan ise tehdit ediyor.
aska seceneginiz yoksa tercih edilebilecek ulke. bence tek artisi hizli vatandas olunabilinmesi. kendi isinizi kurmayacaksaniz bir sirkette calisacaksaniz eger, belli bir noktadan sonra terfi almaniz imkansiz. emin olun orginal fin vatandasi her zaman sizin 10adim onunuzde olacak terfilerde. adam kayirmaciligin / finliler arasinda referansin / sunun oglu bunun kizini ise alalim/ terfi ettirelimciligin doruk ulkesi. altarnatif ulke ve bence gocmenler icin daha iyi olan secenek (bkz: isvec)
bu entry komple yanlis.
rusya sadece son 8 senede 20'den fazla sehri isgal etmis, askeriyesi en guclu, ideoloji pesinde kosan ve isgalci bir komsudur. bizim sinir komsularimiz kaci son yillarda bir isgal pesine dusmus ya da rusya kadar buyuk bir tehdit soyler misiniz? her kapiya gelene gir dersek tabii ki terorist de olur ulkede, kotu niyetli adamlar da. sizce bu komsularimiz yuzunden mi oluyor sadece?
finlandiya'da askerlik zorunlu ve 1 yila kadar uzayabiliyor. simdiye kadar askerligi reddeden her insan hapis yatmis. onedio'dan mu ogreniyorsunuz anlamiyorum bu bilgileri.
vladimir putin de 2 sene once sovyet birligini ve eski rusya'yi hedeflediklerini ve isgalci bir politika izleyecegini cok uzun bir makaleyle yazdi. 9 ay once burada, 10 ay once burada tehdit etti.
asagiya bunlarla ilgili linkleri birakiyorum merak eden varsa:
ah yavrucum o verdiğin linkte de yazıyor: askere gitmek istemeyen kimseler sivil servise başvurabiliyor. 'any finnish male citizen who refuses to perform both military and civilian service faces a penalty of 173 days in prison, minus any served days. '
sosyal hizmet şu anlama geliyor: bizdeki bedelli gibi hiç kışlaya falan uğramadan, hastanede getir götür yaparak kamu hizmeti tamamlıyorsun. askerlik görevinden böylece muaf oluyorsun. tanıdığım herkes bu yöntemi seçti :) 12 yıldır burda yaşıyorum fin vatandaşıyım. onedio falan değil fince gazeteleri okuyorum.
duvar örme olayı da rusya'dan kaçan sivillere yönelik diye yazıyor o linkte, linki atmadan önce okusaydın keşke?
'finland decided to build the fence due to a rise in russians seeking to escape conscription to fight in ukraine.'
askerlikle ilgili gerçek verilere ulaşabileceğiniz fince dökümanı link attım, yüzde kaçı gerçekten askere gidiyor yüzde kaç sosyal hizmette çalışıyor bu linkten bulabilirsiniz. fince bilmeyen de sağ tık translate'e basıversin bi zahmet.
bu entry de yanlis. ilk entry'de deniyordu ki askerlik zorunlu degil simdi deniyor ki kamu goreviyle halledebiliyorsun. bahsettiginiz kamu gorevi 347 gun suruyor, yine orduya yararli olacak bir gorev ve egitim aliyorsunuz. 347 gun boyunca ucretsiz sabah aksam bir yerde calismak mi, 5 ay askerlik yapmak mi? sizce bu zorunluluk degil mi, askerlige tesvik etmiyor mu?
tanidigim herkes bu yontemi secti de gordugum en degisik durum analizi herhalde, burada her yil yasi gelen kisilerin %80'inin zorunlu askerligi sectigini gorebilirsiniz.
askere gidenlerin diğer ülkelere oranla ne kadar az olup bunun ne tür tehdit oluşturduğu ile ilgili devamlı böyle yazılar çıkıyor. siz neye göre götünüzden atıyorsunuz bilemedim?
hayatında iki kitap okumamış insanların rusyayla ilişkisinde bilirkişi kesildileri ülke. 3 4 entry yukarda birisi "kebab gibi yerdeler askerlik de zorunlu değil" diye başlayıp iki üç paragraf da devamında sallamış. bi bizim herbokologlar biliyor zaten. (bkz: )
finlandiya'da askerlik erkeklere zorunlu, hatta kadınlara da zorunlu yapalim mi diye tartışmalar dönüyor arada. 2022 yılında kadınların askere gitmesinde kendi tarihlerinde rekor kırdılar. halihazirda 12bin kadının da askerlik eğitimi var. her ankette ulkeniz için savaşır mısınız sorusuna en çok evet denen ülkelerden birisi finlandiya. sorsan sözlükteki yazarlar büyük resmi görmüşler ama.
dilleri ''hakalakka kakalakka kalakkum'' gibisinden anlaşılsa da dünya üzerindeki en güzel ülkelerden birisidir.
bize mika hakkinen gibi bir hazineyi de vermiştir kendileri.
bunun dışında inanılmaz soğuk olmasına rağmen denilenin aksine insanları mizacen çok aktif olmasa da ''soğuk'' değillerdir. yurtdışında yaşadığım sıralar finlandiyalılar her zaman muabbet başlatan meraklı tipler gibi gözükmüştü gözüme. aslında öyleydiler de.
jakko isimli arkadaşıma bu klişenin doğru olup olmadığını sorduğumda kendisinden ''ülke o kadar dertsiz ve sakin ki verecek tepkimiz olmayınca insanlar bizi soğuk sanıyor aslında herkes gibi bizim de mimiklerimiz çalışıyor'' cevabını almıştım.
heriflerle ilgili anlamadığım konu dertsizlikten bunalmış olmaları. drama ve aksiyon görünce seviniyolar. türkiyede yaşadıktan sonra ben onların girdiği kafaya giremedim açıkçası.
desteksiz kaynaksız sallayıp sırf hakarete gelenler de belli oldu. o kadar linkte yazıyor askere gidenlerin oranı, hala kafayı kuma gömüp "askerlik zorunlu" diye kudurup ağzından köpükler saçan tipler sabredip iki dakika kaynak okusunlar bence. zaten okumaya sabırları olsa şu hayatta daha iyi yerde olurlardı?
sivil servis de askerlik sayılır diye gaslightingin bokunu çıkarmazsanız sevinirim yalnız :) hastanede yerlere paspas atmak askerlik sayılıyorsa o zaman biz ülkecek niye askerlik yaptık abi? türkiye'de niye öyle bi seçenek yok, silahla falan uğraşıyoruz gerizekalı mıyız? hepimiz hastanede paspas atarak düşmandan koruyabiliyoruz madem kendimizi, silaha falan para vermeye ne gerek var? :))
hala faks kullanılıyor mu bilmediğim ülke. ona göre yerleşmeyi planlıyorum.
natoya kabul etmememiz gereken ülke. iktidar hata yapıyor.
benim anlamadığım konu 2 ay sonra iktidar değişebilir. mayısta seçim var.şuanki hükümetin böyle büyük kararlar alamaması lazım.
muhalefetin itiraz etmesi ve bu tür kararların seçimden sonrasına bırakılması gerekiyor.
muhalefet uyuma.
(bkz: beyaz zambaklar ülkesi)
türkiye finlandiya ın nato üyeliğini onaylamış.saftarik finliler sevinç içinde. farkında değiller artık amerikanın silah pazarı oldular. abd ekonomisi yine kazandı.
bugün yüzdükten sonra saunaya girip oradan da buz gibi göle atladıktan sonra daha bi sevdiğim ülke.
“farkında değiller artık amerikanın silah pazarı oldular. abd ekonomisi yine kazandı.”
bunu yazan yazar sanırım finlandiya’nın kişi başı en çok savunma harcaması yapan ülkelerden biri olduğunu bilmiyor. nedeni de tabi ki isveç’e, norveç’e, baltık ülkelerine karşı kendisini korumak değil, tabi ki rus ayısıyla komşu olma talihsizliği.
peki şimdi ne olacak? gidip abd silahları için bu güne kadar ödemekte olduklarından daha fazla para mı ödeyecekler? tabi ki hayır. aksine baltık ülkelerinin yaptığı gibi daha az maliyetle nato şemsiyesinden yararlanacaklar.
daha geçen gün ingiliz ve alman jetleri estonya hava sahasını ihlal eden rus hava kuvvetlerine ait bir tanker uçağı kovaladılar. tanker uçağın ne önemi var diyebilirsiniz, ancak burada önemli olan şey estonya gibi bir ülkenin sınırlarının rusya gibi kendisinden yüzlerce kez güçlü bir ülkeye karşı nato tarafından korunuyor oluşu. eğer estonya nato’ya dahil olmasa, kendisini savunabilmek için bugün yaptığı harcamaların çok üzerinde savunma harcaması yapması gerekecek, ona rağmen caydırıcı olamayacaktı. bugün ise rusya estonya’ya bulaşmaya cesaret bile edemez.
1 adet taşakı olan ülke.
sağcı ve dinci olan adnan menderes sonra yine aynı düşünceye sahip kenan evren ve turgut özalın yunanistanı almak gibi, rte'de daha önceki dinci ve sağcı düşünceye sahip kişiler gibi türkiye düşmanlığını açık açık yapan finladiyanın nato üyeliğine kabul ederek ülkesine ihanet etmiştir.
asıl nato üyeliği istenen ülke finlandiyaydı, isveç bahane amaç ölümü gösterip sıtmaya razı etmek . seçim önce abd desteği almak için yapılmış bir vatan satma olayıdır.
eğer finlandiya, nato'ya girerse,
, nato ile sınır olacak.
rusya'nın, ukrayna'ya girme bahanesi de nato idi. şimdi finlandiya'ya aynı şeyi yapabilecek mi ?
2023 yılında dünyanın en mutlu ülkesidir.
ölmeden görmek istediğim kutup ışıklarının olduğu avrupa'da bir ülke.
parlemento secim donemi 2023 mart ayinda baslamis olan ulke. erken oy vermek isteyenler icin sure baslamis bulunmaktadir. oy kullanmak icin son gun 2 nisan pazardir.
yle (finlandiya icin trt dengi) ongorusune gore, sdp (sosyal demokrat parti), kokoomus (milli koalisyon partisi, merkez sag), ve perus (gercek finler, sagci nasyonalist) uclusu basi cekecektir. bu ucunden ikisi buyuk ihtimalle koasliyonu kuracak, belki birkac kucuk partiden destege ihtiyac duyacaklardir. ornegin, sdp genelde yesilleri koalisyonlarina dahil etmistir gecmiste.
sdp, perus ile koalisyona girmeyecegini secimden once duyurdu. bu nedenle iki secenek sdp+kokoomus veya kokoomus+perus. burada, oylamada lider partinin (koalisyonu kurma hakki ilk taninan) hangisinin olacagi onem kazaniyor. sonuc ne olursa olsun, eli en guclu olan simdilik kokoomus. sdp, yesiller, sfp (finlandiya isvec halk partisi) ve kendine yakin birkac partiyi daha ekleyerek koalisyon kuracak guce ulasamazsa, kokoomus secimin kazanani olacaktir.
(bkz: )
2 nisanda seçimleri varmış. türkiye deki rektör seçimi bile finlandiya nın genel seçimlerinden daha kritik ve değerlidir. hatta bizim apartman yöneticisi seçimi bile daha kritik olabilir
ülke gençliğini türkiye gibi bir ülkeden finlandiya gibi her anlamda sik sok bir ülkeye göç etmek zorunda bırakan, ya da buna niyetlendiren, bu ülkeyi 20 yıldır kim yönetiyorsa onun allah belasını versin. zamanında kapısından dönmüştüm. her anlamda allah’ın sevgili kuluymuşum.
tbmm'nin de oybirliğiyle onaylamasıyla an itibariyle nato üyeliği için önünde hiçbir engel kalmamıştır. muhtemelen birkaç gün içinde üyeliği resmen ilan edilecek.
aslında finlandiya'nın üyeliği coğrafi olarak isveç'i de garanti altına alıyor, yani rusya'nın nato gölüne dönüşen baltık denizinden çıkarma yapmak dışında isveç'e ulaşma imkanı yok.
geri vites yapmışız …
ordusu çok güçlü bir ülke. asker sayısı az olmasına karşın çok kaliteli eğitime sahip bir ordudur.
tüm iskandinav ülkeleri arasında belki de en "gerçekten" samimi olan insanları barındıran ülkedir. zaten kendilerini pek de iskandinav ülkesi olarak saymaz buranın insanları.
1 nisan 2023 itibariyle de nato'ya alınmasının önündeki en büyük engellerden birisi kalkmıştır. ancak bu nato için iyi bir şey midir tartışılır. zira rusya'nın en büyük itirazlarından, en kırmızı çizgilerinden birisi de bir nato ülkesi ile sınır komşusu olmak meselesi. komşu ülkeleri içerisinden görece en savaşçı milletin olduğu bir ülkenin nato üyesi olması bayağı bir ateşle oynamak olacak gibi. finlandiya açısından bir problem yok, zira onlar rusya'yı zaten düşman olarak görmekte ve topraklarının bir gün rusya tarafından işgal edileceğine inanmakta. dolayısıyla, onlar için nato (5. madde günü geldiğinde sürüncemede bırakılacak, hatta belki lafta kalacak olsa bile) sadece caydırıcılık açısından muazzam bir fırsat. peki, rusya'nın resmen savaş sebebi sayabileceği bu nato sınır komşuluğu durumuna kilit üye olarak evet oyu verip bunu mümkün kılan türkiye için? rusya'nın bundan ötürü bizi sorumlu tutmayacağını ve rusya ile bu yüzden bir sorun yaşamayacağımıza dair rusya'dan herhangi bir garanti, bir güvence alındığını kim söyleyebilir? yahut finlandiya'dan muhtemelen elde edeceğimiz birkaç milyar doların ötesinde bir strateji düşünüldüğünü öne sürebilir miyiz? bu arada, rusya ile doğrudan muhatap (hatta ihtilaf) halinde olduğumuz aktif sahaların bazılarının libya, suriye, azerbaycan-ermenistan bölgesi olduğunu hatırlayalım. tüm bu bölgelerin bizim için ne kadar hayati olduklarını da siz düşünün.
neyse, bunların ötesinde, finlandiya ile ilişkilerimizin derinleşecek olması güzel bir şey diyebiliriz. neticede, isveç gibi yapmacık kibar ve riyakar değil; daha deyim yerindeyse "halden anlar" bir halktır finler. o civarlarda bizi en az sevmeyenlerden olduğunu söyleyebiliriz (evet, maalesef sevenimiz yok o yüzden en az sevmeyene sevinmemiz gerekiyor) kesinlikle. siyasi arenada da kolay kolay geceden gündüze tavır değiştirecek*bir durumları pek de söz konusu olmaz büyük olasılıkla. isveç'e de güzel bir mesaj olduğuna şüphe yok bu nato üyeliğinin. lakin, finlandiya'dan almış olabileceğimiz birkaç milyar dolar (imkansız ama hadi 20-30 milyar dolar olsun), kinci rus ayısının hiddetini çekmeye değer mi bunu da göreceğiz ileride.
fin halkının tarihini merak edenler (bkz: mannerheim) ismini aratarak güzel bir giriş yapabilirler. yalnız adam hakkında okuyup da gidip "sizin atatürk'ünüz gibi bu da" demeyin, kızıyorlar*.
son not: finliler değil; finler olacak doğrusu. gerçi ben de çoğu zaman finliler diyorum ama çaktırmayın.
edit: ulan aslında fena yazmamışım ama çoğu uzun ve bilgi içerikli entry'lerim gibi bu da kimse tarafından okunmayacak muhtemelen. ama yazmış bulundum artık.
bugun yapilan genel secimler sonucunda basbakan (bkz: sanna marin) in partisi guc kaybederek secimleri 3. sirada bitirmis,kokoomus partisi lider tamamlamistir.ayrica sol partilerin ( vasemmisto ve yesiller) ikiside oylarinda gerileme gozlemlenmistir.
finlandiya'nın kuzeyindeki lapon halkının yerli haklarına saygı gösterilmemesi ve ayrımcılığa uğramaları son zamanlarda artış gösterdi.. lapon halkı, kendi dilini ve kültürünü korumakta zorluklar yaşamaktadır. ayrıca, finlandiya'da bazı kesimlerde azınlıklara karşı ırkçılık ve ayrımcılık da görülmektedir. tabi bu tarz durumlar ortadoğu toplumlarında ki gibi değil elbet.
beş buçuk milyonluk ülkede bile ayrımcılık oluyorsa bu avrupa birliği biter.
sosyal demokrat(sdp) cogunlugu kaybetti sanna marin popülerligini yitirdi. gerçek kazananlar milliyetçi the finns; peru suomalaiset özellikle kırsalda ve kuzeyde 1. liği kimseye bırakmadılar.
kaybedenler yeşiller ve sol oldu
1. kokoomus: merkez sag; vergi ve kamu harcamalarini düsürmek istiyor
20.8%
2. (ps): milliyetci ; mülteci karsiti,
avrupa birligi muhalifi.
20%
3. sdp: sosyal demokrat parti başbakan sanna marin partisi
19.9%
bakalım yeni fin hükümeti türkiye deki seçim sonrası hükümet ile ilişki içerisine girecek özelle nato üyeliğinden sonra?
sanna marin ve sdp bugünkü seçimde parlamentoda 19.9% ile 3.sıraya gerilemiş ve çoğunluğu kaybetmişlerdir. seçimin kazananı ise ncp 20.8% ile kazanmış parlamentoda üstünlüğü kazanmıştır. ncp (national coalition party) merkez sağ, liberal muhafazakar bir partidir.
eğer petteri orpo (ncp'nin lideri) bir hükümet kuramazsa ki kuracağını düşünüyorum, sanna marin'e bir koalisyon kurma şansı sunulabilir ancak açıkça ırkçı açıklamalar yapmakla suçladığı bir parti olan ve bugün 20.1% ile parlamentoda ikinci çoğunluğu kazanan aşırı sağcı fin partisiyle birlikte hükümet kurmak istemediğini de söyledi. yani işi her türlü zor.
sosyal demokrat parti'nin bu düşüşünü covid zamanı yapılan fazla harcamalar ve rusya-ukrayna savaşından kaynaklı olabileceğini düşünüyorum. sanna marin'i çok sever başbakanım olmasından mutluluk duyardım ancak artık conservative bir parti dönemine giriyoruz. orpo önceliğinin olası bir ekonomik resesyona karşı yapacağı politikalar olcağını söyledi. rusya ve göçmen konularındaki politikalarını merak etmekle beraber finlandiya da artık sağ tarafından yönetilen bir başka avrupa ülkesi olmuştur. bugün açıkça fin solunun kaybedişini izledik.
bunu söyledigimde sözlukte tepki yemistim. (bkz: )
ustte biri iskadinav ulkeleri icinde samimidir demis. finlandiya iskandinav ulkesi degildir
secimi sag blok kazanmis. demek ki neymis ciddiyet ile isini yapip, covid onlemi var millet can derdiyken cilgin gibi parti yapmayi on plana almayacaksin. sanirim politikaya hicbir ulkede empati sahibi, altruistic insanlar girmiyor. iste sonuclarini boyle goruyoruz
tarihi ana buradan tanıklık edilebilir.
edit: resmi olarak nato'nun 31. üyesi olmuştur.
resmi olarak nato üyesi olmuştur
--- ---
finlandiya'nın nato üyeliğini onayladığına dair belge, türkiye tarafından 1949 tarihli kuzey atlantik antlaşması'nın saklayıcısı abd'ye teslim edildi.
finlandiya resmen nato'nun 31'inci üyesi oldu.
--- spoiler ---
(bkz: )